Sunday, December 31, 2006

Evolution of Turks

Turkish people aren't evolved yet from their ancestral monkey generation. This means Turkish people have tails behind their asses. That also explains why this monkish acting accordingly.







Gercek Bir Hikaye

(Bu hikaye Trakya'da geçmis gerçek bir olay)

Yasli bir amca, eseginin üzerinde karayolunda
seyretmektedir.Bunu
gören trafik polisleri, amcaya takilmak
isterler ve durdururlar.
Polis: Be amca, necin dakman golani? Golan:
Emniyet
kemeri.)
Amca: Dakmam be iste!
Polis: E bak gördün mu, simdi ceza keseceyik.
Amca: Kes bakalim ne keseceysan da
gidecem, acele isim var.
Polis: Peki amca, cezayi sana mi yazalim yogsam
esege mi?
Amca: ???
Polis: Yani cezayi sana yazarsak bes
milyon ödeycen, esege üç milyon ödeycen.
Amca: Bana kes o zaman.
Polis: Neden sana keseyon amca?
Amca: Onun sicili temiz ossun, polis yapcez

Dinle Ey Düsman

Dinle ey düsman, Kürt halki hala yasiyor.
Top atesinden ve felaketlerden hiç yilmayacak.
Kürt gençligi aslan gibi sahlaniyor,
Sarsilmaz cesaretiyle,
Hayat tacini kaniyla kazaniyor.
Kim söyleyebilir Kürdün yok oldugunu!
Kürt yasiyor, bayragí yeniden dalgalanacak
Biz ki Medler´in ve Key Hüsrev´in çocuklariyiz.

Kürdistan´dir daima inancimiz ve yasamíz
Devrim çocuklariyiz kizil renkle kutsandik.
Korkmuyor musun ey düsman, kanli geçmisimizden!
Kürt gençligi daima kurban vermege hazir
Ölüme hazir, ölüme hazir, ölüme hazir

Türkiyede Türk Yok

• Türklük 90 yilliktir
• Türk Milleti ismi 90 yilliktir
• Türkçe 90 yilliktir (1915’de azinlik bir dildi)
• Türk kültürü Anadoluda çok azdir.

Türkiye'de yasayan bir halk vardi ama bu halk kendisini “Türk milleti” olarak görmüyordu. Onlar için iki sey önemliydi: “Devlet ve Müslümanlik.” Cumhuriyet'te, iste bu Müslüman halka “Türk” denildi. Cumhuriyet'in kuruldugu dönemde Avrupa ulus-devlet çagindaydi. Her ulus-devlet kendini bir etnik kimlikle adlandiriyordu. Turklerde de o günün dünyasinda yasamak için konjonktüre uydu.

Yani 90 yil önce Anadoludaki halk kendine “Türk” demiyordu.
Türk Milleti ismi ise sonradan Atatürk tarafindan halka empoze edilmistir.

Osmanli Devleti dönemindede kimse kendine “Türk” demiyordu. Aleviler birisinin kim oldugunu ögrenmek isterse Sunni mi, Alevi mi diye sorardi 90 yil önce, zaten Türklük son 90 yilda çikti. Halkta tarihsel olarak Safi, Sünni ve Alevi olma bilinci vardir. Etnisite, irk, ulus kavramiyla düsünmek modernlerin bakis açisidir.
Hatta bazi aleviler kendilerini ne Türk, nede Kürt olarak görüyor, sanki ayri bir etnik kimlikmis gibi. Aleviler aralarinda bile tartisirlar kimliklerini; biz Türkmüyüz, Kürtmüyüz diye. Aleviler son 90 yila kadar kendilerini Türk diye tanitmamistir.
90 yil önce bu halkin kendine Safi, Sünni ve Alevi demesinin sebebide o dönemde insanlar dinine göre ayrilirdi, irkina göre degil. Cumhuriyet döneminde her ulus-devlet kendini bir etnik kimlikle adlandiriyordu, dolayisiylada Atatürk bu müslüman halka konjonktüre uyup bir etnik kimligi temsil eden “Türk Milleti” ismini verdi. Alevilerde otomatikmen müslüman Türk sayildi. Alevilerin aralarindada kesin bir kani yok müslümanmilar yoksa degilmiler diye.

Atatürk, Sümerlerin, Etilerin (Hititler) ve eski Anadolu halklarinin Türk oldugunu saniyordu, dolayisiylada bu halka bu ismi verdi ve Anadolu dilleri yerine Türkçeyi dayatti halka. Atatürk bundan dolayida Sümerbank ve Etibanki açtirmistir.

Tabiki Sümerler ve Etiler aslen Türk degildir. Sümerler Irakin güneyinde eskiden yasamis bir halk olup genetik arastirmalarda Kuveytli olduklari saptanmistir.
Hititlerin bir kismi su an Anadoludaki insanlarin atalari olabilir. Bilimadamlari tarafindanda genellikle Gürcü ve Ermeni kökenli olduklari söyleniyor.

Yani Anadolunun eski halklari müslüman (sunniler) olanlar kendilerine sonradan verilen “Türk” ismini benimsemisler çünkü sünnilik Türklükle bütünlestirilmis durumdadir.
Örnegin sair Ismet Özel “Kafirle çatismayi göze alan Müslüman’a Türk denir”.diyor.

Orta Asyadan Anadoluya gelmis etnik Türkler ise azinliktadir. Van, Erzurum, Erzincan, Bayburt, Mersin, Antalya, Konya civarlarinda bir kisim etnik Türk vardir sadece, digerleri kesinlikle etnik Türk degildir. Diger bölgelerde etnik Türkler %1-5 arasinda olabilir. Su an Anadoludaki halkin en az 65 milyonu etnik olarak Türk degildir. Orta Asyadan gelmis nüfus su an 7 milyon falandir (sadece baba tarafindan Türkmen) ve 1000 yildan beri bunlar çok karistigi için artik bunlarda Türk sayilamaz dolayisiylada Anadoludaki 70 milyon insan Türk degildir.

Bugün ise Anadoludaki halklar kendilerini etnik olarak Türk sanmaya baslamistir halbuki Türk ismi müslüman olanlara Atatürk tarafindan verilan bir addir çünkü Atatürk bütün Anadolu halklarin Türk kökenli oldugunu saniyordu dolayisiylada bu inanis Anadoludaki halka empoze edilmistir ve halk Orta Asyadan geldigini saniyor. 90 yil önce Anadoluda birine “Siz Orta Asyadan geldiniz” deseydiniz o kisi sasip kalirdi çünkü böyle birseyi ilk defa duymus olurdu. Su an Anadoluda yasayan halklar aslinda Orta Asyadan gelmedi.

Türkiyede etnik Türk yok denecek kadar azdir.


Notlar
Orhun Yazitlari 1890’larda tercüme edilmistir. Bu yazilarda geçen “Türk” ismide 1890’larda ögrenilmistir. Bundan önce Türk ismi bilinmiyordu Anadoluda. Orhun yazitlarinda yer alan “Törüg” ismi 1890’larda tercüme edildigine göre Anadoludaki halk son 85-90 senedir Atatürk tarafindan Türklestirilmis ve Türkçe dayatilmistir çünkü Orhun yazilarindaki “Türk” ismi 1890’lara kadar yoktu.

"Türkiye" ismini Avrupalilar vermistir.
Bu cografyaya "Türkiye" isminin ilk olarak Roma-Germen Imparatoru Frederick Barbarossa (1123-1190) tarafindan verildigi ifade edilmektedir.
Bu "TURCHIA"(Turkiya) ismi Latinceden gelmedir. Bu isim 11. yüzyildan beri biliniyor. Anadolu’ya “Türkiye” denmesinin sebebi Türklerin Anadoluda nüfus çogunlugu oldugu için degildir, Anadoluyu hakimiyeti altina alip kontrol etmelerinden dolayidir çünkü Anadoluya Türkmen askerler gelmis ve bu militer güçle Anadoluya hakim olmuslar. Kim hakimse onlarin ülkesi denmis, ama Türkler hiç bir zaman nüfus çogunluguna sahip olmamistir. Halende öyledir.


Anadolu, Orta Asyaya binlerce kilometre uzak olmasina ragmen nasil oluyorda Anadoluda 55-58 milyon Türk var (?) ama Orta Asyadaki 6-7 ülkenin Türk nüfusunun toplami 60 milyon etmiyor?

Orta Asyada en son yapilan nüfus sayimlarina göre Türklerin nüfusu

Kazakistanda 12 milyon Türk var (Kazaklar mongollara genetik olarak daha yakindir)
Kirgizistanda 4 milyon Türk var
Türkmenistanda 4 milyon Türk
Uygur otonomi bölgesinde 12 milyon Türk
Afganistanda 3.5 milyon Türk
Tacikistanda 1-1.5 milyon Türk
Özbekistan 22 milyon Türk
Toplam = 59 milyon Türk

Bu yukarida saydigim Türklerin nüfusu bile 59 milyon zar zor ediyor.

Bu nasil is? Orta Asyaya binlerce km uzaklikta olan Anadoluda 55-58 milyon milyon Türk nüfusu varmis. :)

ANADOLULULARIN TÜRK OLMASI MÜMKÜN DEGIL GÖRDÜGÜNÜZ GIBI ÇÜNKÜ ORTA ASYADAKI ÜLKELERIN TÜRK NÜFUSUNUN TOPLAMI BILE 60 MILYON DEGIL.
Hem Orta Asyadan o kadar insan nasil gelsin? O dönemlerde araba, uçak, tren mi vardi? Gelebilenler sadece Türkmenler askerler olabilirler. Ailelerini, çocuklarini binlerce km öteden getirmeleri mümkün degildir.
Orta Asyayla Anadolu arasinda binlerce kilometre mesafe var zaten. Mantiga uymuyor.

Anadoludaki çogunluk olan halk Orta Asyadan falan gelmedi. 900 yil önce Anadolunun % 60-70’inde çogunlukla Rumlar ve diger Anadolu toplumlari yasiyordu. Bir kisim Türkmen Orta Asya’dan geldi diye hiçbiri kalkip bir yere gitmedi!

Eger Anadoludaki sözde Türkler Orta Asyadan gelselerdi su an Ermenistan ve Kurdistanda daha fazla nüfusa sahip olmalari gerekir ama tamtersine Anadolunun batisinda nüfuslari çok ve doguda az. Orta Asyadan gelme tsezine çok ters.

Orta Asyadan gelenler demek ki Ermenistan ve Kürdistanin öbür tarafina hop diye ziplayip geçmisler. Bu zaten mantik disi bir olaydir. Buradanda anlasilacagi gibi su an Anadoluda yasayan halk Türk degil, Anadolunun eski halklaridir ve çogunlukla RUM ve Anadolunun eski halklaridir.

NOT: Eski Anadolu halklari derken Bithinya, Paflagonya, Ionya, Kapadokya, Misya, Kilikya, Likya, Karya, Pisidya, Pamfilya, Lidya ve Frigya halklari kastediliyor. Hepsi ayri bir irk degil fakat Anadolunun eski halklarini kapsiyor.

Bu Anadolu halklari eskiden çogunlukla hristiyandi ve eski Anadolu dilleri konusuyorlardi, Türk degildirler. Yani Orta Asyayla alakalari yok. Biraz dogu, Mersin, Adana, Antalya ve Konyada Selçukluylan gelmis azinlik Türk nüfusu var. Digerleri büyük olasilikla Türk degil.

GENETIK ARASTIRMALARDADA TÜRKLERIN ASLINDA ANADOLUDA AZINLIK OLDUGUNU VE TÜRK SAYILAMAYACAK KADAR KARISMIS OLDUKLARI ISPATLANMISTIR.

TÜRKLERIN TÜRKIYEDE %9 OLDUGU DÜNYANIN EN BÜYÜK GENETIK PROJESI OLAN GENOM PROJESIYLE KANITLANMISTIR.

Bu arastirmada üç tanede sözde Türk(?) bilim adami yer almistir. Bu arastirmanin gerçeklik payi %99.86 dir. Bu açiklamalara Türkiyedeki Türk(?) genetikçilerde katiliyor. Inanmiyorsaniz gidin Türkiyedeki genetik uzmanlardan birine sorun.

Bilim adamlarinin dedigi altdaki yaziyi koyuyorum buraya.

The Turkish and Azeri populations are atypical among Altaic speakers (Table 1) in having low frequencies of M130, M48, M45, and M17 haplotypes. Rather, these two Turkic-speaking groups seem to be closer to populations from the Middle East and Caucasus, characterized by high frequencies of M96- and/or M89-related haplotypes. This finding is consistent with a model in which the Turkic languages, originating in the Altai-Sayan region of Central Asia and northwestern Mongolia (31), were imposed on the Caucasian and Anatolian peoples with relatively little genetic admixture----------------

ANOTHER POSSIBLE EXAMPLE OF ELITE DOMINANCE-DRIVEN LINGUISTIC REPLACEMENT.

Yukardaki yazida Anadolularin ve Azerilerin elit hakim güçler tarafindan dillerinin degistirildigini yaziyor. Anadolulularin ve Azerilerin genetik yapisi aslinda Orta Dogu ve Kafkaslilarin genetik yapisina yakin.


AZERILER TÜRK DEGILDIR


Azerbaycan ismi 2000 yilliktir bir isimdir. Azerbaycanin ismi neden 2000 yildir hiç degismeden Azerbaycan kalmis acaba? Azeriler kendilerine son 90 yila kadar hiç bir zaman Türk dememislerdir. Azerbaycanli sözde Türkler Orta asyaya cok yakin ama fiziksel olarak hiç onlara benzemiyorlar. Tip olarak Azeriler daha gür saç ve sakala sahiptir Anadoludaki sözde Türklere nazaran. Azeriler daha çok etrafindaki Fars, Ermeni, Kürt ve Kafkas halklarina benziyor. Mongoloid görünüsleri hiç yoktur. Yani tipleride yerlesik bir halk oldugunu gösteriyor.

Bu arada Türkler cok küçük bir rakamla Azebaycan taraflarina geldi ve Azerbaycanda büyük bir halk nüfusu vardi. Bu halk nerde peki? Azeri nüfusu Orta Asya tarafina gittikçe azalir. Türkmenistan sinirinda Azeriler hiç yoktur.

DIL
Azerilerin sivesine bakarsaniz irani bir dilin sivesidir. Yani bu sive Azerbaycanlilarin eskiden irani bir konustugunu gösterir. Pehlevi dilinde Azerbaycan kaynakli o kadar çok kayit ve döküman var ki Türkler Azerbaycana gelmeden önce orada pehlevice konusulduguna dair süphe bile yok. Üstelik Azeri sözlügünde birçok kelimede pehlevi kökenlidir.

Tebriz Üniversitesi Nesriyeh edebiyat bölümü ögretim üyesi Dr. Mahir Navabin’in arastirmalarina bakabilirsiniz. 10’uncu yüzyildan baslayarak Azeri pehlevicesi 1500’lere gelene kadar zamanla Türkçe tarafindan degistirilmistir. Bazi tarihçiler Azeri pehlevicesinin Tebrizde 17. yüzyilda bile konusuldugunu bildirmektedir.
(Bakiniz- Rowdhat ul-Jinan - Hafiz Hüseyin Tebrizi [d997 A.H.]

Gezgin Evliya Çelebi (1611–1682) yazdigi Seyahatnamesinde Nahçivan ve Marageh bölgesini gezmis ve orada elit sinif tarafindan Pehlevice konusuldugunu yazmistir.

Orta Asyadan Azerbaycan tarafina Türk göçleri üçüncü asirdan beri basladigi için Azerbaycandaki yerlesik halkin dili degistirilmis ve Türkçe dayatilmis zamanlada pehlevice yok olmus.
Azerbaycan taraflarina Türkler genellikle ordu olarak gelmisler, dolayisiylada, Türkler Azerbaycandaki yerlesik Azeri halkina oranla çok ufak bir nüfustu ve genetik olarak bir etki olmamis, ama militer güçleri oldugu için yerlesik halkin dillerini degistirebilmisler.
Yapilan linguistik arastirmalarda Azericede bir çok Pehlevice kelimeler tespit edilmistir. Yani dilleri degistirilmis olmasina ragmen halen Azeri Türkçelerinde Pehlevice binlerce kelime mevcut.

7 & 8 yüzyillari arasi yasamis Azerbaycanin sairi Humam Tebrizi’nin bir çok siirlerini Azeri pehlevicesinde yazmistir. 8 & 9 Yüzyillari arasi yasamis Ziauddin Yusuf Tebrizi’de Azeri pehlevicesinde siirler yazmistir.
Türkçe siir yazildigina dair hiçbir isaret yok ne hikmetse.

KIMLIK
Azerilerde kendilerinin Türk olup olmadiklarini halen tartisiyorlar aslinda. Kendi aralarindada kesin bir kani yok. Bazilari Kafkas Albani, Med ve Türk olduklarini saniyor. Irandaki Azerilerin çogu kendilerini Türk olarak görmüyor ve iranli olduklari düsünüyor. Tarihçilerin bir bölümüde zaten Azerilerin Irani bir halk oldugunu söylüyor. Hayat tarzlari bakimindanda iranik halklara benziyorlar.
NOT: Irani demek Fars demek degildir. Iran bir cografya adidir sadece.

TARIH
Tarihi kaynaklarda Türklerin Orta Asyadan Azerbaycana 3. asirdan beri akin ettigi bilinmektedir. Bu akinlar genellikle ordu olarak olmustur ama hiç bir zaman Azerbaycandaki yerlesik nüfusun sayisinin 10/1’ ine bile yaklasmamastir. Sadece bir kisim Türk gelmis diye Azerbaycandaki yerlesik halk bir yere gitmedi. Azerbaycanin yerlesik halki havaya uçup buharlasmadi ya.
Arap tarihçi Ebu Cafer Muhammed Tabari (839–923) Azerbaycanda 4-5 asir arasi bir kisim Türklerin oldugunu yazmistir. Göktürk ordusu ve Hazar Türkleri 629 yilllarinda Azerbaycana girip Persleri yenerek buranin sonsuza dek Türk yurdu oldugunu deklare etmislerdir. Türkler genellikle Azerbaycana ordu olarak geldigi için oraya hükmetmislerdir fakat nüfuslari çok oldugu için degildir, militer güçleri oldugu içindir.

Tarihi kaynaklarda Türklerin Azerbaycana girdigini, orayi kontrol ettigini fakat nüfus olarak hiç bir zaman çogunluk olmadigi gösteriyor dolayisiyla Azerbaycanlilar Türk degildir.

DIN
Azerilerin dini Islamdir. Mezhepleride Siiliktir. Anadoludaki sözde Türkler ise Sunnidir. Su an Irandaki nüfusun %90i Siidir. Bu mezhep ayniligida Azerilerin Türk degil, Iran kökenli oldugunu gösteriyor. Azerilerin içinde su an bir kisim Zerdüst dinine mensup insanlarda var. Zerdüstlük halbuki Irani halklarin eski dinidir. Buradan su sonuca varabiliriz: Azerilerin Islamiyetten önceki dini Zerdüstlüktü. Bu da Azeriler yerlesik bir oldugunu gösterir.
Azeriler Türk olmadigina göre Orta Asya ve Anadolu arasinda bosluk var. Anadoluda kendini Türk olarak bilen halklarda dolayisiyla Türk olmuyor.
Buda sunu isaret ediyor: Türkler Anadoluda azinlik ve o kadar karismis ki bunlarda artik Türk degil.
Azeriler sadece Türkçe konusuyor. Bunun disinda Türklükle alakalari yok.

Azerilerin Türk olmadigini ispatlayan Genetik arastirma:
ncbi.nlm.nih.gov/entrez/query.fcgi?cmd=Retrieve&db=pubmed&dopt=Abstract&list_uids=12596050

Azerilerin genetik yapisi Orta Asyaya degil, Ermeni ve Kafkas, Iran halklarina çok daha yakin. Ilk sayfanin son paragrafinda bilimadamlari 11. yüzyilda Azerilerin dillerinin degistirilmis oldugunu söylüyor.

Azerilerin Türk olmadigini ispatlayan baska bir Genetik arastirma daha:
eva.mpg.de/genetics/pdf/Y-paper.pdf

Azerbaycanlilar basli basina bagimsiz bir halkdir.



AZERBAYCANDA TÜRK YOK.


Professor of Faculty of Molecular Biology and Genetics of Istanbul Bogazici University Aslihan Tolun reported that research held 5-6 years ago along with foreign scholars showed Turks were multi-elemental.

Prof. Dr. Aslihan Tolun, “Anadoludaki Türkler (kendini Türk bilenler), genetik bakimdan Avrupa'nin en karisik toplumu. Türklerin gen yapisi Asya'daki Türkçe konusan toplumlardan çok, Anadolulu çikiyor. Genetik yapi olarak, Orta Asya'dan çok Yunanistan, Bulgaristan gibi komsularimiza benziyoruz” diyor.


NOT: “Anadoludaki Türkler” derken Orta Asyadan gelmemis ama Anadoludaki Türklesmis veya Türklestirilmis çogunluk olan toplumu kastediyor.

Bunun üstüne söylencek söz var mi?


BAKINIZ, ORTA ASYA’DAN ANADOLU’YA GELMIS TÜRK GENI %9

Bu arastirma dünyanin en büyük 3. Üniversitesi olan Stanford Üniversitesi tarafindan yayimlanmistir.[/b:08c245e20b]

Son iki cümleyi okuyun.
med.stanford.edu/profiles/frdActionServlet?choiceId=showPublication&pubid=14897&fid=3792

Daha detayli versiyonu: %9 Türk
hpgl.stanford.edu/publications/HG_2004_v114_p127-148.pdf


Türkiyedeki Genetik uzmanlarida Anadoluda Orta Asya kökenli gen tasiyanlarin çok az oldugunu söylüyor.

milliyet.com.tr/2005/05/17/guncel/agun.html

Dr. Wells: “Anadolu'da Türk dili ve kültürünün yayildigini biliyoruz. Ancak genetik veriler, Selçuklu ile Orta Asya'dan Anadolu'ya gelen Türk geninin burada fazla yayilmadigini gösteriyor. Kendinizi “Türk” sayabilirsiniz, ama kökleriniz baska yere uzanabilir”.

Genetik Harita. Anadoluda kendini Türk bilenlerin genetik yapisi Orta Asya Türklerinden çok farkli.

Anadoludaki sözde Türklerin Orta Asyadan gelmedigi ve Genetik olarak onlarla hiç bir bagi olmadigi kanitlandi.


SELÇUKLU TÜRKLERI ANADOLUYU FETH ETTIKTEN SONRA TÜRK GÖÇÜ PEK OLMAMIS ANADOLUYADA.


Anadoluya sadece Türkmen askerleri gelmis ve bu askerler Anadoludaki büyük hristiyan nüfusu kontrol etmis. Selçuklu Rum Devleti zaten kurulduktan 250 sonra yok olmustur. Türkmen nüfusuda bu büyük Anadolu nüfusu içinde erimis. Bugün Anadoluda Türkmen geni tasiyanlarda sadece baba tarafindan Türkmendir çünkü Türkmen askerler yerlestikleri yerlerde Anadoludaki kadinlarla evlenmisler.
Selçuklu Rum devleti denmesinin nedenide Türkmenlerin Rumlara hükmetmesinden dolayidir. Türkmenler ise azinlikti fakar militer güçleriyle büyük hristiyan nüfusa hakim oldular, sonrada bu nüfus içinde eridiler.
(Azerbaycanlilar zaten iran kökenlidir).
Yapilan genetik arastirmalar Selçukludan sonra Anadoluya göçen nüfusun 800 yil içinde 600-700 bin civarinda oldugu söyleniyor bilim adamlarinca.


Gördügünüz gibi Anadoluda aslinda Orta Asya kökenli Türkler azinlik. Bu %9 da baba tarafindan Türkmendir ve çok karistiklari için bunlarda artik Türk sayilamaz

Anadoluda çogunluk olan Türklesmis veya Türklestirilmis nüfus genetik olarak Türk degildir. Türk denen karisik millet eskiden beridir Anadoluda yasayan halklardan olusuyor. Yani Türkler aslinda Bizans Rumlaridir ve diger Anadolu halklaridir.

Osmanlica zaten Arapça ve Farsça karisimi bir dildi. Türkçe, Atatürk tarafindan herkesi Türklestirmek için halka sonradan dayatilmistir.

[b:08c245e20b]Osmanli döneminden bu yanada Balkanlardan, Kafkaslardan, Orta Dogudan milyonlarca insan Anadoluya göç etmistir. Bugün Anadoluda milyonlarca insan Türklügü kabul etmistir ama genetik olarak Türk degildirler.

CUMHURIYET DÖNEMINDE ANADOLUDAKI NÜFUSUN 15-20%’SI MUHACIR STATÜSÜNDEYDI YANI ANADOLUYA SONRADAN GÖÇMÜSLER. BATIDAKI HALKLAR ÖZELLIKLE BALKAN GÖÇMENIDIR.

Yani bugünkü Anadolunun demografik yapisi Balkanlilardan, Kafkaslilardan, Orta Dogululardan, Rumlardan, Pontuslulardan, Friglerden, Hititlerden, Galatlardan, Kapadokyalilardan, Yunanlilardan, Ermenilerden, Kürtlerden, Azerilerden, Perslerden, azinlik Türkmenlerden, Çingenelerden, Lazlardan, Anadolunun eski halklaridan ve birçok etnik unsurlardan olusuyor.

Bu insanlar 11. yüzyildan itibaren baslayan de-hellenize olma yani Müslümanlasma sürecinden baslayarak 1920’lere kadarda müslüman kimlikleriyle yasamislar, sonrada Türklesmis, Türklestirilmisler ve bununla birlikte Türkçeyi benimsemis veya benimsemek zorunda kalmislar.

Zaten Türkçe 90 yil önce azinlik tarafindan konusulan bir dildi. Atatürk tarafindan Türkçe halka sonradan dayatilmistir.

Bugün hala Anadolunun Kuzeyinden Güneyine, Dogusundan Batisina kadar Yunancanin degisik diyalektleriyle, Rumca, Bulgarca, Ermenice, Lazca, Kürtçe, Süryanice, Arapça…. kisaca Anadolu dillerine ait kelimeler kullanipta farkinda olmayan milyonlarca Türklestirilmis halk var.

9% Orta Asya geni tasiyan Türkmenlerde çok karismis oldugu için bunlar daha çok Rumlasmis, Ermenilesmis, Süryanilesmis, Kürtlesmisler….kisaca Anadolululasmis ve artik Türk sayilamazlar çünkü Orta Asya geninin Kirintisi kalmis.


SEHIR ISIMLERI


ISTE TÜRKLERIN ASLINDA ÇOGUNLUKLA BIZANSLI RUM VE ANADOLUDAKI ESKI HALKLAR OLDUGUNU GÖSTEREN TÜRKÇELESMIS AMA KÖKEN OLARAK ÇOGUNLUKLA YUNANCA VE DIGER ANADOLU HALKLARININ DILINDEN OLAN SEHIR ISIMLERI:


Adana: Hititçe; Uru Adania,
Afyon: Yunanca; Opion-Opium (Hashas sehri),
Aksaray: Kapadokya Krali Archelaos’un adi,
Amasya: Hititçe; Amaseia - sehri kuran Amazon kraliçesi Amesis’in adi,
Ankara: Galatça-Hititçe; Angora (Çapa anlaminda),
Antalya: Lidyaca; Attaleia - sehri kuran Kral Attalos’un adi,
Antakya: Yunanca; Antiohia,
Bakirköy: Yun; Makri Hori (Uzun köy),
Balikesir: Yunanca; Paleo Kastro (Eski Hisar),
Bartin: Yunanca; Parthenios (Bakire),
Bolu: Yunanca; Poli (Sehir anlaminda),
Bursa: Bitince: Prussa - sehri kuran Bitinya Krali Prusias’in adi,
Çanakkale: Yunanca; Dardanos,
Çankiri: Galatça; Gangrea, (Keçisi bol memleket anlaminda),
Çorum: Hattice; Hattusa,
Denizli: Laodikeia, Suriye Krali II. Antiokhosun karisi Laodike'nin adi,
Edirne: Yunanca; Adrianus - Roma Imparatoru Hadrianus’un adi,
Efes: Yunanca; Efesos,
Eskisehir Yunanca; Dorlion,
Giresun: Yunanca; Kerasunda (Kirazlik),
Gümüshane: Yunanca; Argyropolis (Argyros: gümüs, Polis: kent),
Iskenderun: Yunanca; Alexandretta,
Izmir: Yunanca; Smirni,
Izmit: Bitince, Nikomidia,
Kastamonu: Yunanca; Kastromoni (Kesisler kalesi),
Kayseri: Yunanca; Kaisareia (Sezarin yeri), Hititce; Mazaka,
Konya: Frigce; Kavania, Yunanca; Ikonion, (Ikonalar sehri),
Kütahya: Yunanca; Kotiaeon,
Manisa: Yunanca; Magnisia (Magnezyum alani anlaminda),
Mersin: Yunanca; Mirthos, Mirsini,
Malatya: Hititçe; Maldia (Bal diyari anlaminda),
Maras: Ermenice; Marash; (Yesillik anlaminda),
Mugla: Yunanca; Mugla,
Nevsehir: Farsça,
Nigde: Hititçe; Nakita,
Ordu: Yunanca; Kotioro,
Rize: Yunanca; Riza, Rizi (Kök veya Pirinç anlaminda),
Sakarya: Frigce; Sangari, (Sangari irmagindan adini almis, Frig tanrisinin adi),
Samsun: Yunanca; Sampsountas,
Silifke: Yunanca; Silifkis,
Sinop: Hititçe; Sinova isimli Amazon kraliçesinin adi
Sivas: Yunanca; Sebastia (Sebastopolis saygin sehir manasinda), orijinali Hattice,
Tarsus: Luvice; Tarsa (Kilikya tanrisi Tarhon’un adi),
Tokat: Togayitlerin kurdugu saniliyor. (Tok-Kat=Surlu sehir)
Trabzon: Yunanca; Trapezus (Yamuk, trapez biçiminde olan),
Trakya: Yunanca; Thraki (Traklarin yasadigi yer)

“ANADOLU” ismi bile Yunancadir. Anatole/Anatoli Yunancada "DOGU" yönü ve “Günesin dogusu” demektir. Müslüman kayitlarinda Anadolu’nun eski isimleri “Diyar al-Rum” veya “Bilad al-Rum” diye geçiyor.

RUM TAKIMLARI:
Fenerbahçe: Fener: Yunanca; Fanari
Galatasaray: Galata: Yunanca; Galatas (Sütçü),
Trabzonspor: Yunanca; Trapezus (Yamuk, trapez biçiminde olan),

Ayrinti: Öz Ankaralilar “Ankara” demez “Angara” der. Yani eski Galatça söylenis tarziyla söylerler.

NOT: Su an Anadoludaki eski sehir, ilçe, kasaba vs isimlerinin çogu Cumhuriyetin ardindan degistirilip Türkçelestirilmistir. Yani sehir isimleride 90 yilliktir.

BU SEHIRLERDE YASAYAN VE ESKIDEN YUNANCA, RUMCA, LUVICE, GALATÇA, FRIGCE, ERMENICE VE DIGER ANADOLU DILLERI KONUSAN INSANLAR NERDE?
BU SEHIRLERE BAKARAK BURADAKI BÜYÜK ANADOLU NÜFUSUNUN NEREDE OLDUGUNU SORGULAMAK LAZIM.

BU NÜFUS YUNANISTANIN EN AZ 3-4 KATIYDI. YANI SU AN, TÜRK OLMAYAN, ESKI ANADOLU HALKLARININ NÜFUSU 30-35 MILYON OLMASI LAZIM.

NERDE BU YERLESIK ESKI ANADOLU HALKI??????????????????????????
1924’de Yunanistan’a yollanan nüfus sadece 1.5 milyondu.

DIGERLERI NERDE?????????????????????????????????????????

********

GENETIK BILIMCILER SU AN ANADOLUDA YASAYAN VE KENDINI TÜRK BILEN HALKLARIN GEN YAPISI BINLERCE YIL ÖNCE ANADOLUDA YASAYAN INSANLARINKIYLE AYNI OLDUGUNU VURGULUYOR.

Bu Anadolu halklari havaya uçup yok olmadilar herhalde. Bu halklar halen Anadoluda yasiyor ama kimlik degistirmisler müslüman olduklarinda sonrada Türklestirilmisler ve Türklesmisler.
Daha eskilere gidersek Anadolu veya Asya Minor'un antik eyalet isimleri sunlardi: Bithinya, Paflagonya, Ionya, Kapadokya, Misya, Kilikya, Likya, Karya, Pisidya, Pamfilya, Lidya, Frigya.


Bugün Türkiyedeki Efe oyunlari, Zeybek, Horon tepme, Çiftetelli, Halay v.s gibi halk oyunlari Orta Asyada yok. Bu oyunlar Anadoluya has oyunlar. Biraz Selçukludan kalma Türkmen kültürü var sadece.


Türk kültürü sandiklari aslinda Rum-Yunan-Arap kültürüdür.

Bazi Türkçelestirilmis ama aslinda Yunanca olan kelimeler:

Horon Horos
Hora Horos
Efe Ephesus
Mastika
Iskambil Skambili
Kuka Kuka
Kukla
Tavla Tavli
Kalpak Kalpaki


MÜZIK, GIYIM, YEMEK, OYUN VE YASAM TARZILARI

• Türk musikisi, sanat müzigi denilen sey bizans müzigidir. Kullanilan enstrümanlar hemen hemen aynidir. Hatta “Musiki” kelimesi bile Yunancadir. Hersey eskisi gibi yerinde ama ismi Türk olmus sadece.

• Anadolu halklarinin elbiseleri bile Orta Asyadaki halklarin elbiselerine benzemiyor. Anadolunun ve Orta Asyanin giyim tarzlari birbirinden çok farkli. Egedeki köylülerin giyim tarzlari Yunanli köylülerinkiyle birebir aynidir. Köylerin görünüsleride aynidir. Yunan restoranina girseniz kendinizi Türk restoranina girmis hissedersiniz.

• Ayni sekilde yemek kültürüde degismedi. Osmanlida zeytinyagli yemeklerin neredeyse tamami bizans mutfagidir. Türkçedeki yemek, içecek, meyve, sebze ve balik isimlerini nerdeyse hepsi Yunanca kelimelerden olusuyor. Ege, Akdeniz ve Karadeniz yemekleri çogunlukla eski Anadolu yemekleridir.

• Orta Asyaya bakarsaniz at binme kültürü vardir, fakat Anadoluda böyle birsey nerdeyse yok.

• Bugün Anadolunun dogu, güney, kuzey ve batisinda halk oyunlari var bu oyunlar Anadoluya has oyunlar. Bu oyunlarin çogu Orta Asyada yok bile.

• Kültür olarakta Anadolulular Türk degil çünkü Orta Asyadada bu geleneklerin/ oyunlarin olmasi gerekir ama YOK.



Türkçedeki Yunanca kelimeler çok fazla. Hatta günlük kullanilan kelimelerin önemli kismi Yunanca kelimelerden olusuyor.


Köken olarak çogunlukla Yunanca olan kelimeler
Yiyecek ve içecek isimleri

Ahtapot Htapodi
Bulgur Bligouri
Çiroz Tsiros
Çipura Tsipura
Çinokop Tsanokopi
Çörek Tsoureki
Ihlamur Flamouri
Izgara Skara
Hamsi Hamsini
Ispinoz Spinos
Istakoz Astakos
Istavrit Stavritis
Istridye Stridi
Iskorpit Skorpios
Ispendik Standiki
Ispinoz Spinos
Izgara Skara
Janbon Zambon
Kokoreç Kokoretsi
Karides Garides
Kaymak Kaimaki
Kaygana Kagkanos
Kasar Kaseri
Kurabiye Kurambies
Levrek Lavraki
Midye Mydi
Orfoz Rofos
Palamut Palamida
Pasta Pasta
Pastirma Pastourmas
Pide Pita
Pirzola Brizola
Sardalya Sardela
Sazan Sazani
Sucuk Soutzouki
Seker Zachari
Uskumru Skumbri


Çogu Yunanca olan Bitki isimleri

Açelya Azalea
Ananas Ananas
Anemon Anemonis
Bamya Bamia
Barbunya Barbunia
Biber Piperi
Bulgur Bligouri
Fasulye Fasoulia
Fulya Fulia
Ispanak Spanaki
Karanfil Karafilli
Kayisi Kaisi
Kestane Kastano
Kiraz Kerasi
Krizantem Krisantemi
Köknar Kukunari
Lahana Lahano
Limon Lemoni
Mandalina Mandarini
Manolya Manolia
Mantar Manitari
Marul Maruli
Maydanoz Maidanos
Musmula Mousmoula
Ökaliptus Ev-Kalips
Papatya Papadia
Patates Patates
Patlican Patlatzani
Pirasa Praso
Portakal Portokali
Sümbül Zoumbouli
Visne Visine
Yasemin Yasemi


En Sik Kullanilan Günlük Malzeme, Esya ve Alet isimleri:

Anahtar Anahtari
Balyoz Balios
Cimbiz Tsimpida
Çengel Tsingeli
Çember Tsemperi
Fener Fanari
Firin Fournos
Fincan flitzani
Fiçi Foutsi
Firça Firtsas
Gübre Kopria
Halat Halati
Iskemle Iskemle
Istaka Steka
Izgara Skara
Kavanoz Kavanos
Kiler Kelari
Kilit Klidi
Kiremit Keramidi
Kundak Kontaki
Kova Kouvas
Kümes Koumesi
Kutu Kouti
Lamba Lampa
Makara Makaras
Masa Maso
Mangal Mangali
Olta Olta
Pabuç Papoutsi
Patik Patiki
Sünger Sfungari
Semer Samari
Teneke Tenekes
Tepsi Tapsi
Tugla Toublo
Vernik Verniki
Ve binlerce böyle kelimeler……..


Yunanca isimler
Melisa (Yunanca: Bal arisi anlaminda),
Fulya (Yunanca-bir çiçek),
Demet Demati,
Filiz Filizi,
Funda Funda
Açelya Azalea,
Bora Bora
Manolya Manolia,
Karanfil Karafilli,
Papatya Papadia,
Pelin Pelini
Yasemin Yasemi,
Sibel Kibele,
Sümbül Zoumbouli,
ve daha onlarca Hiristiyan isimleri..........


Günlük Yunanca kültürel sözcükler

Asparagas * Bre * Despot * Efendi * Faso fiso * Felek * Fiske
Gaf * Hovarda * Izmarit * Kalpazan * Kaparo * Karavana * Kerata * Külüstür * Manav * Paçavra * Paydos * S.k.tir * Zevzek


Bugün Akdeniz, Karadeniz ve Egeliler örnegin lahana ve kiraz kelimelerini ve diger birçok kelimeyi Yunanca söylenis tarziyla söylerler. Yani hala kendi dillerinde söylerler ama bazi insanlar bu yörenin halkina sitem eder neden kelimeleri düzgün telaffuz edemiyorlar diye fakat bu insanlar aslinda gerçek söylenis tarziyla o kelimeleri telaffuz ediyorlar.
ÖZELLIKLE BUGÜN KARADENIZDE VE EGEDE YASLI KÖYLÜLER ESKI YUNANCA SIVESIYLE KONUSURLAR; GELDUK, CITTUK, CEZDUK, KAÇDUK GIBI.
Bugün Türkçe denilen dilde sadece Ermenice, Yunanca 7000-8000 kelime oldugu tahmin ediliyor ve bu kelimeler Yöre halki tarafindan Türkçe kelimeler oldugu saniliyor. Bugün Anadolunun heryerinde yöresel kelimeler vardir bunlarin çogu Yunanca, Rumca, Ermenice kelimelerdir.
Bu kelimeler diger dillere geçmis olsada çogunlukla Yunancadir. 1920’lerde kelime kökenlerini arastiran Etimoloji bilimide yasaklanmistir ki Anadoludaki insanlar hangi kökenli sözcükler kullandiklarini ögrenemesin.



ANADOLUDAKI HALKLARIN TÜRKLESTIRILMESININ PERDE ARKASI

1920’lerde Atatürk tarafindan müslüman olan herkese verilen “Türk” ismi millete göre “Müslüman = Türk” manasina gelmekteydi. Millet kelimesinin manasida Arapçada “din toplulugu” demektir. Nitekim su anda Arnavutluk gibi Balkan Müslümanlari, “Hangi dindensin?” sorusuna, “Elhamdülillah Türk’üm” cevabini vermektedirler. Yani bugün Yunanistan, Bulgaristan ve diger Balkan ülkelerindeki müslümanlarin önemli bir kismi kendilerine Türk demektedir. Ama etnik Türk degiller, sadece müslüman olduklari için Türk oluyorlar. Nitekim 1924’de Yunanistanla Türkiye arasinda nüfus degisimi irk degil, din göre yapilmistir. Anadoludaki 1.5 milyon hristiyan Yunanistana yollanmis, ordaki 500 bin müslümanda Türk sayilip (Türk olmadiklari halde) Türkiyeye yollanmistir. Bugün ise Yunanistan, Bulgaristan ve balkan ülkelerindeki müslümanlar kendilerini Türk irkindan sanmaya baslamistir. Halbuki o müslümanlar etnik Türk degildir çünkü O ÇAGLARDA BIR INSANIN MILLETINI DINI BELIRLIYORDU. Müslüman olan Türkdür anlamina geldigi için; balkanlilarda müslüman olmalarindan dolayi kendilerine Türk demisler. Hatta Balkanlardaki müslümanlar “Bizim anayurdumuz Türkiye demektedir”.
Bir Yunanin ve Bulgarin müslüman olunca “Ben Türküm” demesinin nedenide budur.


ATATÜRK VE TÜRK TARIH TEZI

Anadoludaki halklarin Türklestirilmesinin nedeni Atatürk ve kendisinin Türk Tarih Tezine dayanir.

Atatürk’ün 1930’larda çikarttirdigi Türk Tarih Tezi’nin temel maddeleri:

-medeniyetin besigi Orta Asya'dir. (Aslinda Orta Asyada medeniyet kurulmamistir)
-brekisefal ve beyaz irkin ilk yurdu burasidir. (Yok daha neler?)
-göçler sonucu Türkler bir çok yere yayilmis ve uygarlasmayi tetiklemistir. (Yok ya)
-Anadolunun ilk yerli halki olan Hititler, Orta Asyadan gelmis olup Türklerin atasidirlar. (Vay be)

Bu teze göre Hititler, Sümerler, Frigler, Rumlar, Yunanlilar vs. Türk sayiliyor.

Hititler Hint-Avrupa kavimlerine mensupturlar. Dil ve antropolojik açidan Türklerden çok farklidirlar. Hititlerin Türklere benzer hiçbir yanlari yoktur.

Yani bu teze göre Avrupa’dan Çin’e kadar uzanan cografyadakilerin çogu Türkdür.
Atatürk’ün bir sözüde böylede düsündügünü tastikliyor: “Bu memleket tarihte Türk’tü, o halde Türk’tür ve ebediyen Türk olarak yasayacaktir.”
Bu sözüyle Anadoludaki bütün halklarin Türk oldugunu söylüyor.

Bu gerçekligi Atatürkün kendi yazdigi siirdede görebiliriz:
“Gafil, hangi üç asir, hangi on asir / Tuna ezelden Türk diyaridir. / Bilinen tarihler söylememis bunu / Kalkiyor örtüler, örtülen dogacak, / Dinleyin sesini dogan tarihin, / Aydinlikta karalti, karaltida safak / Yalan tarihi gömüp, dogru tarihe gidin. / Asya'nin ortasinda Oguz ogullari, / Avrupa'nin Alpleri'nde Oguz torunlari / Dogudan çikan biz / Nerde olsa, ne olsa kendimizi biliriz / Türk sadece bir milletin adi degil, / Türk bütün adamlarin birligidir. / Ey birbirine dis bileyen yiginlar, / Ey yigin yigin insan gafletleri / Yirtilsin gözlerdeki gafletten perde, / Hakikat nerede?”

Atatürke göre Alp daglarina kadar uzanan yerdekiler Türktür. Atatürk aslen Makedondur ve Makedonlarida Türk sayiyor bu tezine göre.

Atatürk, hatta, dahada ileri gitmis ve arastirmacilar yollamis Güney Amerika’ya ki “Kayip Mu Kitasi” efsanesini arastirsinlar. Bu efsaneye göre 70 bin yil önce, Pasifik'te batan bu kita Pasifik Okyanusu'nda, Asya ve Amerika kitalari arasindaydi ve Avustralya'nin iki kati büyüklügündeydi. Atatürk, Tahsin Mayatepeki Meksika’ya elçi olarak göndermisti ve Türkçe ile Maya dili benzerlik aranacakti.
Atatürk düsüncesi su olmaliydi ki arastirmacilari bu efsaneyi arastirmak için yollasin: “70 bin yil önce Türkler bu kitadan dünyaya yayildi”.
Bu efsane gerçek olabilir ama Anadoludaki ve Azerbaycandaki halklar zaten Türk degil.


1. Soru : Bu ülkenin adi Türkiye, Dili Türkçe, Halkinin ismi Türk Milleti. Biz nasil müslümanlasmis Rum ve diger eski Anadolu halklari olalim?

1. Cevap:
Türkiye ismi eskiden Avrupalilar tarafindan verilmistir çünkü eski çag Latincesinde “Turcus” Bizans demektir. Italyancada ise Turchia derler. Bu ismin Türklerle ilgisi yok. O dönemlerde Anadoluya Orta Asyadan gelmis Türkmenler kendilerine Türk bile demiyordu.

Türklerin yasadigi yer manasinda olan “Türkiye” ismi ise Atatürk döneminde kullanilmaya baslanmistir. Yani Türkiye ismi 1920’lerde Anadoluya verilmis yeni bir isimdir.

Türkçe ise 90 yil önce Anadoluda sadece azinlik bir kisim tarafindan konusuluyordu. Atatürk tarafindan Türkçe sonradan dayatilmistir Anadolu halklarina. O dönemlerde Anadoluda çogunlukla Yunanca, Rumca, Ermenice, Kürtçe ve Arapça konusuluyordu.

Türk Milleti ismi ise 1920’lerde Anadoludaki bütün müslüman olan halklara verilmis bir addir. Daha önce Anadoludaki halklar bir kisim üst sinif sehirliler hariç kendilerine Türk demiyordu.
------------------------
2. Soru: Biz Orta Asyadan geldik biz Rum, Yunan, Ermeni ve diger eski Anadolu halklari degiliz. Biz Sapina kadar Türkoglu Türküz, 100% Türküz hemde.

2. Cevap:
Orta Asyadan Türkmenler Anadoluya geldiginde Anadolunun ufak bir nüfusunu olusturuyorlardi. Yani sadece Türkmen askerler gelmis. Daha sonra ise Anadoluya söylendigi gibi göçler genetik arastirmalarda çikmadi. Son 800 yilda Orta Asyadan Anadoluya gelen Türk nüfusu 600-700 bin civarinda oldugu söyleniyor. Orta Asyadan gelseydiniz Türkiyenin dogusunda en az 20-30 milyon Türkün yasamasi gerekirdi. Tamtersine Dogudaki Türk nüfusu azdir. Biraz Erzurum ve Van civarlarinda var. Buda Türkmenlerin azinlik oldugunu gösterir. 1071de Türkmenler Anadoluya geldiginde Anadoludaki yerlesik büyük nüfus nerede peki?
Kendinizi kesin %100 Türk sanabilirsiniz ama siz Türk degilsiniz.
------------------------
3. Soru:
Biz Orta Asyadan geldik ve Oguz boyunun Çepni boyundaniz ve kesin Türküz.

3. Cevap :
Bu boy isimleri sonradan ögrenilmistir. 90 yil önce insanlar boy nedir bilmezlerdi bile. Bir yerde bu boy isimleri kolayca duyulup ögrenilebilir. Örnegin Karadenizin Trabzon veya Rize kentine falanca Çepni boyu yerlesmis eskiden dendigi zaman Karadenizin o kentinden olanlarin hepsi “Biz Çepni boyundaniz” deyip kendilerini Türk yapiyor aninda. Çepni boyu yerlesmis olsa bile oraya çok küçük bir kismi teskil ederler. Yasli bir köylüye “boy nedir” diye sorsaniz bilmez bile onun ne oldugunu. Sonradan uydurulmus ve ögrenilmistir bu boy isimleri.
------------------------
4.Soru:
Biz Rum veya eski Anadolu halklari degiliz. Bizim Rumlukla veya diger halklarla alakamiz yok.

4. Cevap:
Bugün Karadenize giderseniz orada Rumca konusan halka rastlarsiniz.
Bakiniz bu cümleye: “Annemin dedigine göre küçükken köylerinde Türkçe bilmeyen müslüman neneler varmis.” Bu cümleyi kendisini Türk sanan bir Karadenizli söyledi. Bu sunu gösteriyor. Eskiden Anadoluda halk Türkçe bilmiyordu, Türkçeyi sonradan ögrendiler. Egede, Karadenizde, Akdenizin batisinda eskiden yasli neneler Rumca-Yunanca konusurdu ve bu bölgelerin siveside eskiden Yunanca-Rumca sivesidir. Dogu ve Dogu Karadeniz taraflarinda ise Ermenice sivesiyle konusanlarda var. Türkmenler azinlik oldugu içinde Azeri siveside kismen yayilmis çünkü Türkmenler Azerbaycan taraflarinda azinlikken Azerilerin sivesine alismislar. Azeri siveside Irani bir dillerin sivesidir.

Çok önemli bir noktayi vurgulamakta yarar var.
O ÇAGLARDA BIR INSANIN MILLETINI DINI BELIRLIYORDU.
Su an Karadenizli birisine “Sen Rumsun” deseniz özellikle yaslilar “Hayir ben müslümanim” der ve size kizar çünkü Rum denilince hristiyanlik akla geliyordu eski dönemlerde. Yani Rumluk eskiden hristiyanlikla esanlamliydi; Rum=Hristiyan. Müslüman olan birisi dolayisiyla Rum olamazdi. Hristiyan bir Rum, müslüman oldugu zaman ona artik Rum denilmezdi.

Karadeniz halki müslüman oldugunda etnik kimligini terk etti yüzyillar evvel. Yüzyillarcada 1920lere gelene dek kendilerini DINI kimlikleriyle tanittilar. Insanlar kendilerine “Sunni” veya “Müslüman” dediler 1920’lere kadar. Ta ki Atatatürk Anadoluda müslüman olan herkese Türk ismini verene dek. O dönemde kimse kendine Türk demiyordu. Kisaca Anadoludaki halk sadece müslümanlasmis, Orta Asyadan gelmemistir ve Türk degiller.
------------------------

5. Soru: Biz Yunanliysak neden Yunanlilari denize döktük peki?

5. Cevap:
Ben sizin hepinizin Yunanli oldugunuzu söylemedim. Rum ve Anadolunun eski halklari oldugunuzuda söyledim. Anadolu halklari Yunanilara karsi savas vermisti. Bu dogrudur. Yunanliar sizin topraginizi (Aslinda hepinizin topragi) aliyor diye sessiz mi kalacaktiniz? Izin mi verecektiniz? Anadolunun tümü ve Yunanistan genetik olarak ayni degildir fakat genetik olarak onlara yakinsiniz. Özellikle, Egedeki ve Karadenizdeki sözde Türklerle Yunanlilar genetik olarak çok yakin. Aralarindaki tek fark Yunanlilarin hristiyan, Egelilerinde müslüman olmasi. Anadoluda müslüman olanlar kendilerine Rum, Yunan vs demedi çünkü bu isimler hristiyanlikla esanlamliydi ve sadece dini kimliklerini kullandilar asirlarca. Aradan yillar geçincede eski etnik kökenlerini terk ettiler çünkü din degistirmek millet degistirmek manasina geliyordu. Hristiyan olmadiklari içinde Rumlugu, Yunanliligi, Ermeniligi kabul etmeyip asagiladilar. Örnegin, Karadenizde birisine hakaret etmek için “Rum dölü” kelimesini kullanirlar. Eskiden müslüman-hristiyan diye bakirilirdi insanlara. Müslümanlasmis halklarla hristiyanlar arasinda ayni irkdan olmalarina ragman çatismalar, kavgalar olmustur.

Prof. Dr. Aslihan Tolun, “Anadoludaki Türklerin gen yapisi Asya'daki Türkçe konusan toplumlardan çok, Anadolulu çikiyor. Genetik yapi olarak, Orta Asya'dan çok Yunanistan, Bulgaristan gibi komsularimiza benziyoruz.

Bu arada su çok önemli; o çaglarda önemli olan irk degil, DINDI. O döneme müslüman-hiristiyan savasi diye bakmak lazim. Irk bilinci yoktu insanlarda o dönemlerde. Nitekim 1924’de Yunanistanla Türkiye arasinda nüfus degisimi irk’a degil, din’e göre yapilmistir. Anadoludaki 1.5 milyon hristiyan Yunanistana yollanmis, ordaki 500 bin müslümanda Türk sayilip (Türk olmadiklari halde) Türkiyeye yollanmistir. Yani o dönemlerde din farki gözetilmistir. Insanlar için önemli olan sadece Islamdi. Atatürk Anadoluyu’da sonradan Türklestirebildigi kadar Türklestirdi çünkü ona göre Anadoludaki herkes Türkdü.
------------------------

6. Soru: Tarih kitaplarinda Türklerden bahsediliyor. Biz Türküz. Üç kitada at kosturduk. Ibn Batuta 1330-1331 yillarinda Alanya ve Antalyaya gitmis ve orda Türkmenleri gördügünü yazmis kitabinda.

6. Cevap:
a) Ünlü gezgin Ibn Batuta Alanya ve Antalyayi gezmis ama Türkmenlerin orada çogunluk oldugunu söylememis ki, sadece müslüman Türkmenler tarafindan feth edilmis oldugunu söylemis. Türkmenlerin korumasinda büyük rakamli hristiyanlarin oldugunuda yazmis kitabinda. Bu da Türkmenlerin azinlik oldugunu dogruluyor. Türkmenler az olmalarina ragmen militer güçleri oldugu için büyük hristiyan nüfusu kontrol edebilmisler. Türkmenler birçok yeri feth etmis olabilir ama nüfuslari azdi, sadece militer güçleri oldugu için bunlari yapabilmisler.
Söyle yaziyor kitabinda: “We set out for the country of the Turks. ... It was conquered by the Muslims, but there are still large numbers of Christians there under the protection of the Turkmen Muslims”.
Dedigim gibi bir kisim Türkmen doguda ve birazda güneyde var.

b) Türk tarihini anlatan kitaplarin %90i yalandir çünkü o kitaplari yazan tarihçiler Anadoluda Türklerin çogunluk oldugunu sanarak yazmistir. Yazilan Türk Tarih kitaplarinin çoguda son 90 yilda yazilmistir. Tarihçilerde kendilerini Türk sanarak tarih yazmislardir. Eskiden insanlar dinine göre ayrilirdi. Tarihi belgelerde müslüman ismi geçer, Türk ismi geçmez. Örnegin bir sehrin nüfus sayimi yapiliyor. Bu nüfus sayiminda insanlar müslüman, ortodoks, gergoryan, protestan diye siniflandiriliyor. Türk ismi geçmiyor yani. Bu müslümanlari tarihçiler Türk tarihi olarak gösteriyor. Müslüman olmus halklari hesaba katmiyorlar. Müslüman olan herkes Türk sayiliyor yani ve bu bilgiler insanlara Türk tarihi diye yansitiliyor. Ki bu büyük bir tarihi hatadir.

-------------------------
7. Soru: Mogolistan’da 2000 yasindaki mezarliklardan alinan iskeletlerin DNA
örnekleri Türkiyedeki insanlarinkiyle benzedigi tespit edilmis. Bak iste.
genomenewsnetwork.org/articles/07_03/ancient.shtml

8.Cevap: Bu genetik arastirma aslinda benim dediklerimi destekliyor. Kendi kazdigin kuyuya düstün. Bak bu arastirmada söyle diyor:
They also found DNA sequences similar to those in present-day Turks, supporting the idea that some of the Turkish people originated in Mongolia.

Bak burada “Some” kelimesi kullaniliyor. Yani bir kisim diyor. Bende zaten Türklerin Anadoluda bir kisim olduklarini, yani %9 olduklarini, söylüyorum. Bunlarda çok karismis ve baba tarafindan Türk sadece dolayisiyla bunlarda artik Türk sayilamaz.

8.Soru: Eger biz Türklesmis Rum vs. Anadolu halklari isek Türkiyede hala yasayan Rumlar kim?

8.Cevap:
90 yil önce din degistirmek millet degistirmekdi. Müslümanlasmis Rumlar bundan dolayida o dönemde çikan Türk adini kullanmaya basladi çünkü Sunnilik Türklükle bütünlesmisti. Bu Türk adi zaten Anadoludaki halklara verilmis bir addir. Hiristiyan Rumlar ise Rum olarak kaldi çünkü onlar din degistirmedi, din degistirmedikleri içinde Rum olarak kalmaya devam ettiler. Müslüman halklarda Türk adini aldi.


Anadoludaki halklara dayatilan:
• Türklük 90 yilliktir
• Türk Milleti ismi 90 yilliktir
• Türkçe 90 yilliktir (1915’de azinlik bir dildi)
• Türk kültürü Anadoluda çok azdir Orta Asya ve Anadolu nüfusu birbirinle bagdasmiyor. Orta Asyadaki 6-7 ülkenin Türk nüfuslari Türkiyedeki nüfusa zar zor denk düsüyor.

Genetik olarakda bakinca Türk geni Anadoluda az ve çok karisik.

Kültür olarakda Anadoluda Türk kültürü yok denecek kadar az.



Türk yok denecek kadar az ve karisik Anadoluda.
Türk hissetmek gibi kelimeler cok saçma, mantikdisi ve komik çünkü Türklerin yasamadigi yerde neden Türk hissedilsin ki. Kaldi ki Anadoludaki sözde Türk kültürünün Orta Asyayla pek alakasi yok.

Doguda ve güneyde bir kisim Türkmen var. Digerleri Orta Asyadan gelmemistir ve Türk degil.

Inanmayan ya psikologa gitsin, yada Türkiyedeki üniversitelerden birindeki Genetik bilimcilere gidip sorsun.

Su an Anadoluda yasayan halklar (sözde Türkler) binlerce yildir Anadoluda yasayan halklardir ve Orta Asyayla genetik baglantilari yok.



TÜRKIYEDE TÜRK YOK


Bu yaziyi okuyan tarihçilerin, arkeologlarin ve uzmanlarin eminim agizlari açik kalacak.


Türklük nerden çikti
internethaber.com/mays/article_view.php?aid=330775

Buradan nüfuslari arastirabilirsiniz
en.wikipedia.org/wiki/Central_Asia

Tourkos ve Turc kelimelerine bakiniz
etymonline.com/index.php?l=t&p=22

Orta Asya kökenli Türk geni %9 Anadoluda
hpgl.stanford.edu/publications/HG_2004_v114_p127-148.pdf

Eski Azeri Pehlevicesi
en.wikipedia.org/wiki/Ancient_Azari_language

Genetik arastirma: Azeriler Türk degil (I)
ncbi.nlm.nih.gov/entrez/query.fcgi?cmd=Retrieve&db=pubmed&dopt=Abstract&list_uids=12596050

Genetik arastirma: Azeriler Türk degil (II)
eva.mpg.de/genetics/pdf/Y-paper.pdf

Azerbaycan Tarihinin Kronolojisi
zerbaijan.com/azeri/history1.htm

Genetik Harita
pnas.org/content/vol98/issue18/images/large/pq1713050002.jpeg

Sehir isimleri
hafif.org/taxonomy/term/71?from=282

Sümerler kuveytli - Soru 57
sumerian.org/sumerfaq.htm

EVRIMINI TAMAMLAMAMIS TURKLER







1. kagit mendili kumas mendil gibi günlerce burusuk sekilde cebinde tasir.
2. rüzgârli havalarda küller uçmasin diye küllüge su koyar.
3. serçe parmagini kulagina,burnuna ve götune sokup iyice sallayarak karistirir.
4. gazete bulmacasini hep baskalarina sora sora çözebilme becerisini gösterip, kendisi çözdüdiye sevinir.
5. sakal trasi olduktan sonra kanayan yerlerine küçük kâgitlar yapistirir.
6. evdeki yaslilar da kullanabilsin diye tv kumandasi, telefon gibi aletlerin üzerindeki tuslarin türkçesini tercüme edip yapistirir. (on-aç; off-kapa ; redial-tekrar ara ; volume-ses vb...)
7. çayi sogumasin diye çay tabaginin içine sicak su koyarak sogumasini önler.
8. soba borusu aktiginda yogurt kaplarini telle soba borusuna baglar.
9. nezle
10. dis firçasiyla disini firçalamayip da saçini boyamak için kullanan birini görürseniz o, türk'tür.
11. hayvanlarin irzina gecen ve konusma yetenegi olan hayvanlara ilk olarak küfür etmesini ögretir.
12. sahilde mayosunu kabinde giymek yerine arkadaslarina havlu tutturarak giymeye çalisip bir de arkadaslarina "bakmayin lan" diye çikisir.
13. denize girip güneslendikten sonra asiri derecede yanan sirtina yogurt sürerek iyilestirebilir.
14. dolmusta veya otobüste bozuk paralari avucunda toplayip sikir sikir çevirip ses çikartir.
15. herhangi bir yere hesap öderken arkasina dönüp gizli gizli para sayar.
16. denizde "suyun altinda nefessiz ne kadar kalabiliyorum" diye deneme yapip suyun altinda ebediyen kalmak.
17. beton döktükten sonra bir sanat eseri yapmisçasina beton kurumadan tarih ve imza atar.
18. çorabinin kirlenip kirlenmedigini burnuna götürerek kisa süreli koklayarak anlar.
19. simit yedikten sonra, masaya dökülen susamlari parmaginin ucunu islatarak toplayip yutar.
20. daha birinci telefon zili çaldiginda telefonun basina dikilir ama açmak için ikinci kez çalmasini bekler.
21. yeni yapilmis bir binanin yeni takilmis camina beyaz boyayla s harfi yazar.
22. bir dükkâna girip, onun bunun fiyatini sorduktan sonra "abi araba bes dakka dursun, ben hemen gelicem" deyip, iki saat sonra gelir.
23. okul yilliginda kendisi hakkinda; okulu kiriyordu, kopya uzmaniydi gibi yazilari arkadaslarina gösterip bununla övünür.
24. gazete bayiinin önünde durup tezgâhtaki gazeteleri ayaküstü okur.
25. cebinden çikardigi paralarin içinde en eskisini özenle arayip bulduktan sonra para üstü verir.
26. günlük gazeteyi alip evinin bir kösesinde biriktirir ve kus kafesinin altina sermek için, kisin sobayi tutusturmak için, bardak çanak sarmak için kullanir.
27. trafikte ambulansin pesinen takilarak sikisikliktan kurtulup, uyaniklik yaptigini zanneder.
28. kâgit paralarin üzerine not alir ve parayi harcadigi için notu kaybeder veya elden ele dolasacagini bildiginden komik yazilar yazar. (paranin ön yüzüne tehlike aninda arkayi çeviriniz yazip aninda çevirince de simdi degil salak tehlike aninda yazanlardan bahsediyoruz)
29. gece asiri nem ve sicak olmasina ragmen, üzerine örtmese de yanina yorgan alip yatar.
30. çocugu yanlislikla elini kestigi veya düstügü için agladiginda elini kesti veya düstü diye çocugunu döver.
31. taksi tuttugunda soförün yanina oturur. eger üç dört kisi taksi tutuyorsa, taksi parasini veren kisi ön koltuga oturur.
32. kredi kartinin islevsel kismi zarar görmesin diye seloteyp yapistirir.
33. kaldirimda degil de cadde ortasinda yürür ve yanindan hizla geçen arabaya da "çarpsaydin bari" diye tepki gösterir.
34. bir turiste adres tarif ederken bagira bagira türkçe konusur.
35. bes genci yazin ögle sicaginda beyaz renkli sahin marka bir otomobilin içinde, atletli olarak sokaklari turladiklarini görürseniz bilin ki onlar türk'tür.
36. alisveris merkezlerindeki güvenlik kameralarinda saç tarar.
37. birini çagirmak için kapi zilini çalmak yerine evin camina tas atarak amacina ulasmaya çalisir.
38. kürdanla disini karistirdiktan sonra çikarip bakar ve tekrar agzina koyar.
39. ütü fisi, teyp fisi veya televizyon fisi kablosunun bakir teli disari çikmis ise çocuklari elektrik çarpmasin diye bakir teli seloteyple yapistirir.
40. yemegini yedikten sonra tatli yiyecekse, bulasik çikarmamak için çatalini veya kasigini iyice yaladiktan sonra tatlisini yer.
41. ailece televizyon izlenen bir evde kumanda babanin elindeyse ve o ne izlerse digerleri de onu izlemek zorunda kalir.
43. çantasinin içinde yeni tanistigi birisine bile çekinmeden göstermek üzere en güzel fotograflarini ve aile albümünü tasiyan birisini görürseniz hemen boynuna sarilmayin yoksa çantayi kafaniza yiyebilirsiniz, çünkü o kisi bir türk kizidir.
44. bir türk esnafi, müsterisinden aldigi parayi önce iki ucundan tutup iki defa gerginlestirir daha sonra da günese dogru tutup bakarak sahte olup olmadigini anlar.
45. fayton, at arabasi ve el tezgâhina bisiklet kornasi takma fikrinin patenti yüzde yüz bir türk'e aittir.
46. evin bir odasinin ampulü patladigi zaman yenisini almayip da fazla kullanmadigi bir odanin ampulünü onun yerine takar.
47. evinde bulunan saksilarin dibini kül tablasi olarak kullanir.
48. dislerini gazoz açacagi, findik ve ceviz kiracagi olarak kullanir.
49. isinde iyi olan birisini överken hakaretle iltifat eden bir türk'ten baskasi olamaz. ( serefsizin oglu ne is yapmis be kardesim, helal olsun)
50. aracin sinyal lâmbalari dururken kolunu çikararak "dönüyorum" isareti verir.
51. yemegin etini en sona birakir.
52. trafik isiklari kirmizidan yesile döndügünde önündeki herkesi kör veya salak sanarak kornaya basar.
53. dingildeyen bir masanin ayagina kâgit sikistirma fikri bir türke aittir.
54. dislerinin arasindan "viij viij" diye ses çikarabilir.
55. tv'de film seyrederken filmin oyunculariyla diyalog kurabilen (dur oraya gitmeöldürecekler seni) türk sinemaseverlerdir.
56. kulagini kalem ya da örgü sisiyle karistirabilir.
57. arabasina öküz, köpek, horoz sesli korna taktirma
58. gazete kâgidini en iyi sekilde kullanir.(cam silme bezi, külah, mendil, sofra bezi)
59. ancak bir türk kadini, denize dikkat çekmemek için elbiseleriyle girip, bütün dikkatleri üzerine çekebilir.
60. plastik yogurt kabini saksi yapar.
61. arabasinin arkasina yazi yazar. (rahmetli de sollardi, tek rakibim thy, kiroyum ama para bende)
62. uçakta bulunan tanidiklarina uçak havalandiktan sonra görmeyecegini bildigi halde el sallar.
63. çignedigi sakizi daha sonra çignemek üzere kafasindaki tülbente yapistiran bir türk kadinindan baskasi degildir.
64. tek abdestle bes vakit namaz kilmak için iki büklüm kivranir.
65. desenlerini çok begenerek aldigi yeni bir mobilyanin üstünü baska bir örtü örterek kullanir.
66. çayi, çay tabagina döküp içer.
67. geçirdigi bir trafik kazasindan sonra kanlar içinde çikip çarpilmis arabasina üzülür.
68. tüp kaçiriyor mu, kaçirmiyor mu diye kibrit yakip kontrol eder.
69. yemekte eti biçakla degil, çatalin yaniyla kesmeye çalisir.
70. kirmizi isikta durdugunuz için size ancak bir türk bagirabilir.
71. otoyolda, otomobilin gaz pedalina tugla koyup, yorulmadan kullanma fikri birtürk'ündür.
72. cola'yi çalkalayip fiskirtarak asitsiz içmeyi akil edebilir.
73. elektronik hesap makinesini, uzaktan kumandasini naylona sarmis, üzerine de ambalaj lastigi geçirmis birini görürseniz türk'tür.
74. on yillik bir otomobilin koltuk ambalaj naylonlarini çikarmadan kullanma becerisini gösterir
75.bol bol tükürmek
76.yolda durup dururken tabelalara vurmak
77.ilan vb afisleri yirtmak sonra gayet normal bir seymis gibi yola devam etmek
78.az çok politika ve futboldan anlamak
79.öndeki otomobil söförüne serefsiz diye haykirmak.
80.kellesen saçlari yandan uzatip örtmek
81.ayricaliksiz geçen bütün bayanlarin kiçina bakmak
82.zorla kravat kullanmak
kravatin gömlek rengine asla uymamasi bunun umursanmamasi
83.bardak alti olmadan çay içmemek.
84.kardanadamlara tekme atmak
85.bi küsüp bi barismak
86.anaya küfür etmek
kendisine edilirse affetmemek
87.gazetedeki resimlere biyik sakal koymak
88.eti çatalin yan kismiyla kesmek
89.gazeteyi sondan baslayarak okumak
90.arabanin orasina burasina özlü sözler yazmak
91.her mevsim gömlek giyebilmek

KÜRDISTAN’IN KISA TARIHI

Kürdistan, Ortadogu’da 550.000 kilometrekare yüzölçümüne sahip, 1639 tarihli Kasr-i Sirin, 1923 Lozan Antlasmasi’yla dört parçaya bölünmüs bir ülkedir. Eski istatistiklere dayanilarak yapilan tahminlere göre Kuzey Kürdistan’da (Türkiye parçasinda) 20 milyon; Dogu Kürdistan’da (Iran parçasinda) 10 milyon; Güney Kürdistan’da (Irak parçasinda) 5 milyon; Güney-Bati Kürdistan’da (Suriye parçasinda) 1,5-2 milyon kadar olmak üzere toplam 35 milyonun üstünde bir Kürt nüfusu vardir. Bu rakamlarda, zorunlu olarak egemen devletlerin nüfus sayimlari esas alindigi için gerçek nufusun bu rakamlardan daha yüksek olduguna inanilmaktadir. Zira Kürtler için bagimsiz bir nufus sayimi yapmanin kosullari yoktur.

Kürtler, Yunan ve diger Batili tarihçilerin anlatimlarina göre Medlerin varisleridirler. Cografik olarak Yukari Mezopotamya diye anilan Med ülkesi, kuzeyde Agri Dagi ile Urmiye Gölü’nün bati yakasindan baslayarak Zagros daglari dogrultusunda asagi Mezopotamya’nin sinirlarina kadar giden bölgenin Dicle ve Firat nehirlerinin kapsadigi alan olarak tarif edilmektedir. Uygarligin merkezi sayilan Mezopotamya’da Sümer, Babil uygarliklarinin olusmasinda katkisi bulunan halklarin varislerinden biri de Kürtlerdir.



Kürtlerin atalari olan Medlerin siyasi olarak en belirgin biçimde tarih sahnesinde görülmeleri yaklasik olarak 3000 yil önceye yani M.Ö. 1000 yillarina rastlar. Asur Imparatorlugu’nun egemenligi altinda yasamak zorunda kalan Mezopotamya halklarindan biri olan Medler, M.Ö. 700 yillarindan itibaren bu köleci imparatorluga karsi mücadeleye önderlik etmeye baslar ve diger halklarin da desteklerini alip köleci Asur Imparatorlugunu yikmayi basarip M:Ö. 612 yilinda Med Imparatorlugu’nu kurarlar.

Büyük Iskender’in istilasina kadarki dönemde Perslerle ortak egemenlik içinde yasayan Medler bu dönemden sonra sirasiyla , önce Makedon egemenligi, M.S. 30 ile 476 yillari arasinda ise Dogu Roma Imparatorlugu’nun egemenligi altinda daginik, yari fedaratif asiretler biçiminde varliklarini sürdürdüler.

Orta Çag’da ve özellikle Islam dininin Ortadogu’ya egemen olmasiyla birlikte Kürtler sirasiyla Iran Safevi, Emevi, Abbasilerin egemenligine girdiler. Ancak tüm bu dönemlerde Kürtler, fiiliyatta bazen bagimsiz bazen de otonom bir sekilde, bir yapilanma içerisindeydiler. Otonomi mi olacak, bagimsiz bir iliski mi olacak bunu, Isgalcilerle beyliklerin güç dengeleri belirledi. Birçok devlet ilan ettiler. Uzun süre varliklarini sürdürmüs olan, 10. ve 11. yüzyillarda kurulmus olan Mervani ve Seddadi devletlerini buna örnek olarak gösterebiliriz. Selçuklular ile Osmanlilarin egemen olduklari dönemde Kürt egemenleri, Bey, Mir gibi ünvanlarla anilmislardi. Selçuklu sultanlari ile Yavuz Sultan Selim, Kanuni Sultan Süleyman gibi Osmanli padisahlari Kürt beyleriyle çesitli anlasmalar imzalayip onlarin cografik hudutlarini ve içisleriyle ilgili egemenlik haklarini tanimislardi. Buna karsilik Kürt beylikleri de savaslarda, Osmanli padisahlarinin emri altinda ve ganimette de ortak bir sekilde savasmayi kabul etmislerdi.

Bu durum 19. yüzyilin ilk yarisina kadar sürdü, Kürt beyleri kendi bölgelerinde iktidar sahibiydiler, Kendi içlerinde kamu düzeni için gerekli yasalarini koyup uygulayabildiler. Idari, hukuki ve ekonomik islerini Istanbul’dan bagimsiz olarak yürütmeye özen gösterdiler. Kürt beyleri veraset yoluyla ve geleneksel yöntemleriyle basa gelme kuralindan taviz vermediler. Birçok yerde vergiler, bu beyler adina toplandi, kadilar bu beyler tarafindan atandi. Ancak buna ragmen disislerinde Osmanli Imparatorlugu’na bagliydilar ve bu çerçevede iliskilerini sürdürüyorlardi.

19. yüzyilin baslarinda Osmanli hükümdarlari, Imparatorlugun dagilma sürecine girmesi ve pek çok ulusun bagimsizligini kazanmasinin yarattigi korkuyla eski sistemi terkedip merkezilesme politikasini izlemeye basladilar. Kürt beyliklerinin otoritelerini ortadan kaldirip Kürdistan’a merkezi vali, kadi tayin etmek, kendi adlarina vergi almak istediler.

Kürtler bunun anlamini iyi biliyorlardi. Hemen itiraz ettiler. Ancak Osmanli sultanlari, tek egemen olmak, iktidari baskalariyla paylasmak istememeleri, Osmanli topraklarinin büyük bir kisminda oldugu gibi Kürdistan’da da tepkiyle karsilandi. Kürtler bu duruma isyan ettiler.

Tüm dünya çapinda gelisen ulusçulugun etkisiyle 19. yüzyilin sonlarina dogru, Osmanlilik yerine Türklük ön plana çikarilmisti. Kürtler de bu dönemde ulusal bir uyanis içerisindeydiler. Ancak Kürdistan’da görülen pek çok dinsel ve mezhepsel çeliski, Kürt toplumunun feodal yapisi, Osmanli idaresinin pek çok sinsi politikasiyla birlesince, ulusal uyanis ve merkezi idareye yönelik rahatsizliklar sebebiyle çikan isyanlar, ayni takvime denk gelemedi. Mir Abdurrahman Baban, Bedirxan Bey, Yezdinser, Seyh Ubeydullah Nehri ve
baska bir çok bölgesel önder komutasindaki Kürtlerin baskaldirilari, ciddi basarilar kazanmalarina ragmen, kitlesel ve cografik olarak yeterince genis bir alana yayilamadiklarindan bir dönem sonra kanli bir sekilde bastirildilar.

20. yüzyila gelindiginde Ittihat ve Terakki Partisi iktidari ele aldi ve Türkçülüge dogru son hizla gidildi. 1. Dünya Savasi firsat bilinerek Ermenilerin sonu getirildi. Artik Osmanlinin egemenligindeki topraklarda aykiri sesler istenmiyordu. Hükümet, bir Kürt hareketinin örgütlenebilecegi kuskusu içinde idi. Ittihat ve Terakki iktidari vakit kaybetmeden bir Göç Kanunu çikardi. Kürtler kitleler halinde batiya sürüldü. Savastaki ölümler bu göçlerle birlesince Kürtler yüzbinlerce insan kaybettiler ve derin bir açlik ve sefaletle karsi karsiya kaldilar.

I. Dünya Savasi, ardindan imzalanan Mondros Mütarekesi, Osmanli Imparatorlugu’nun sonunu getirdi. Mütareke ile birlikte Kürt illeri de isgale ugradi. Savas, ayni zamanda Kürtlerin örgütlenmelerini de hizlandirmisti. ABD Baskani Wilson’un dünyaya duyurdugu 14 prensip, Osmanli Imparatorlugu içinde yasayan tüm halklari oldugu gibi Kürtleri de ilgilendiriyordu. Ezilen milletlere ve milli azinliklara bir takim haklarin verilmesinin öngörüldügü bu ilkeler, Kürt toplumunu da yakindan ilgilendiriyordu. Kürtler, birçok ilinde hizla bir araya gelip örgütlenmeye

basladilar. Etkin Kürt aristokrat ailelerinin desteginde ve bürokrat-asker kökenli Kürt sahsiyetlerinin önderliginde Kürdistan’i hedefleyen pek çok örgüt kuruldu. Ancak bunlarin genis kapsamli bir Kürdistan kurtulus programlari yoktu.

Istanbul’daki Ingiliz, Amerikan ve Fransiz yetkilileri de Kürdistan sorunu ile ilgili olarak bu örgütlerle iliski içerisindeydiler ve görüs alisverisinde bulunuyorlardi. Kürt örgütçüleri su anda oldugu gibi o dönemde de Batili devletlerin temsilcilerine bir Kürt sorununun bulundugunu ve çözülmesi gerektigini anlatabilmek için çaba harciyorlardi. O yillarda da Kürtler Batili devletlere dertlerini anlatabilmenin sikintilarini yasamislardi. Ancak Kürtlerin ve Kürt siyasetçilerinin bu çabalari çeliskilerin sadece diplomasiyle çözülmedigi, çogu zaman güçle çözüldügü bu dünyada, dogal olarak bir sonuca ulasamadi. Amerika ve batili devletler, sorunu çözebilecek yaklasimi gösteremediler.


Güç dengeleri savas sonrasinin politikasinda belirleyici oldu. Birliklerini ve örgütlenmelerini yeterince saglayamadiklari için güçlüler arasina giremeyen Kürtler bu sürecin sonunda, Ikiye parçalanmis ülkeleri birlesip kurulamadigi gibi dörde bölündügünden en zararli halklarin listesindeki yerlerini aldilar. Sorun, gelecege katlanarak ertelenmisti.

Kürtlerin önemli bir kismi da ortak ülke ve gelecek vaddeden M. Kemal’in önderliginde
Türklerle birlikte mücadele ettiler. Kürtlerin önemli bir kismiyla Türkler, isgallere karsi ortak bir eylemin içinde oldular. M. Kemal, bu süreçte Kürt gücünün farkindadir ve bunu hayati görür. Ortak istegin örgütlenmesi için Kürt kavrami tamamen reddedilmedi.

M.Kemal, hareketten ayrik duran Kürt kesimlerinin distalanmasi için „Ingiliz himayesinde bir Kürdistan olusturmak“ iddiasini kullandi. Erzurum ve Sivas kongreleri, 1920’de olusturulan Büyük Millet Meclisi’ne Kürt unsurlar da katildi. Isgallere karsi Müdafa-i Hukuk içinde birlikte yer alindi. Kürtler Kemal’in, „Kürtler ve Türkler ayrilmaz iki kardestir ve bu yurt iki unsurun ortak yurdudur“ politik söyleminden etkilendiler. Kürtler ortak yurdun savunulmasina güçleri ile, milisleriyle, silahlariyla birlikte katilmislardir. M. Kemal’in dogudan baslamasinda Kürdün bu silahli ve örgütsel gücü aktif ve moral bir etken olmustur. M. Kemal’in ilk önce gittigi yer Kürdistan’dir. Kürtler, Türkiye ve Kürdistan’in isgalden kurtulmasi ve Kürt haklarinin kabul edilecegi kendilerine ait bir gelecegin verilecegi söyleminden etkilenerek M. Kemal’in davetine katilmislardir. „Kan, tarih ve din istirakiyle yek vücut edilen Kürt“ ifadesi sik sik kullanildi.

Milli mücadele günlerinde „Kürtlerin ulusal, toplumsal ve sosyal varliklarinin kabul edilecegi, gelistirilmesinin desteklenecegi“ne dair konusmalar her gün duyuluyordu, metinlere geçiriliyor, imzalaniyordu.

M.Kemal TBMM’deki birçok konusmasinda Kürt varligindan ve bir ortak yurt kavramindan söz etti. Önemli konusmalarindan birinde söyle demisti: „Meclisi alimizi (Yüce Meclisimizi) teskil eden zevat (sahislar) yalniz Türk degildir, yalniz herkes degildir, yalniz Kürt degildir, yalniz Laz degildir.

Fakat hepsinden mürekkep (olusan) anasir-i Islamiyedir, samimi bir mecmuadir (Islam unsurlari ve samimi bir topluluktur). Bu mecmuayi teskil eden bir unsur-ü Islam, bizim kardesimiz ve ortak çikarlarimiz olan vatandaslarimizdir... Yek digerine (biri digerine) karsi hürmet- i mukabele (karsilikli saygiyla) riayetkardirlar (uyumludurlar) ve digerinin her türlü hukukuna etnik, toplumsal, cografi hukukuna daima hürmetkar oldugunu tekrar ettik ve teyit ettik (onayladik).“
M. kemal 1923’ten sonra bu söylediklerini unutmakla kalmamis, savas öncesindeki sözlerini hatirlatanlari da idam etmis, o bölgeyi de yakip yikmistir. 1925’le birlikte uygulanan devlet siddeti bir Kürt kiyimi halini almis, her türlü Kürt muhalefeti kanla ezilmistir.

Bir „mezar sessizligi“nin yaratilmasi, idam sehpalarinin kurulmasi, sehirlerin, köylerin topa tutulmasi, yakilip yikilmasi, binlerce Kürt köylüsünün bati illerine sürülmesi, Kürdistan’a bati illerinden nüfus aktarilarak Kürt köylerinin Türklestirilmesi sürecine baslanmasi, Asimilasyon, Takrir-i Sükun Kanununun çikarilmasi ve Istiklal Mahkemeleri’nin kurulmasi, Umumi Müfettislikler, degisen M.Kemal’in yeni uygulamalari oldu.

Devlet yanlisi asiretler ve devlet karsiti asiretler ayrimina gidilerek Kürdistan’da belirgin bir bölünme, düsmanlik yaratildi. Ayaklanmaya katilmamis olsa da binlerce Kürt, ileride bas kaldirabilir denilerek sürgüne tabi gönderildi..

Kürtler, M.Kemal’in yaptiklarini simdi oldugu gibi o zaman da kabul etmediler. Sözlerine bagli kalmasini isteyip isyan ettiler ve hiç durmadan isyan ateslerini harmanladilar. Kürtler bu dönemde; Palu-Genç-Hani, Agri, Dersim’de tepkilerini gösterdiler ve ayaklandilar. Ancak ancak bilinen sebeplerden en basta derin bölünmüslük ortaminin etkilerinden, Türk devleti karsisinda fazla basarili olunamadi. Devlet, 1938’deki Dersim Isyaninin son asamasina kadar Kürdistan’a 16 (Dersim ile birlikte 17) tedip, tenkil ve temizleme harekati düzenledi. Isyanlari kanli bir sekilde bastirdi. Tüm herseyi bitirdigini düsündü. Kürdü Kürdistan’i unutturmak istedi, Kürtleri tarihten sildirmek, Kürtler adina hiçbir sey birakmamak istedi. Herseyi yasakladi.bu meseleyi Agri’nin eteklerine gömdügüne kendisini inandirdi.


Artik Türk devleti rahatça diger politikalarini uygulamaya geçebilirdi. Büyük katliamlar sonrasinda zorunlu göç ve sürgün yasasi çikarilarak Kürtlerin iç dinamikleri tamamen parçalandi. Kürdistan tarihinde ender rastlanan bir baski mekanizmasi kurularak Kürtler adeta sindirildi. Ekonomik yasam kosullari daha kötülesti. Sosyal yapi darmadagin edildi. Kürt ileri gelenleri Kürdistan’dan uzaklastirildi. Türk kapitalizminin gelismesinin askeri ve siyasal kosullari yaratildi. Kürt dilini, ulusal özelliklerini ve bir bütün olarak Kürt kisiligini yok etmeye yönelik politikalar çok siddetli bir sekilde devreye sokuldu. Özel egitilmis ve tek amaci Kürt çocuklarinin ruhunu öldürüp onlari Türklestirmek olan kemalist ideoloji ile donatilmis ögretmenler Kürdistan’a gönderilmeye baslandi.
Kemalist rejim, Dersim basta olmak üzere Kürdistan’in önemli merkezlerinde, illerinde ve kasabalarinda Kürtleri türklestirmek için Kürdistan’da asimilasyon yuvalarini açmaya yatili bölge okullarini bölge çapinda yayginlastirmaya giristi. Jandarma zoruyla köylerden toplanan Kürt çocuklari bu hiçlestirme yuvalarinda egitim adi altinda köklerinden koparildilar. Saçlari sifira vurulmus, tutsaklar gibi tek tip elbiseler giydirilmis Kürt çocuklari için en tehlikeli sey Kürtçe konusmak, Kürt olduklarini hatirlamakti.

Toplumdaki hiçlesmeyi garanti altina alabilmek için Kürtçe konusmaya karsilik para cezalari kesildi. Kent ve köy pazarlarinda Kürtçe bilen Kemalist hafiyeler dolasmaya basladi. Türklestirmenin en iyi vasitalari olan özel egitilmis ögretmenler bu hafiyelerin bas yardimcilariydilar. Kürt sehir, kasaba ve köylerinin, ve Kürdistan corafyasina ait isimler degistirildi. Tüm bunlar yapilirken de yüzlerce köy, sehir, kasaba yakildi, yüzbinlerce insan öldürüldü, sürüldü. Bu korkunç politikalar Kürdistan’i öyle bir hale getirmisti ki, 1970’lere kadar Kürtlük adina, 49’lar olayini saymazsak, hiç bir sey duyulmadi. Kendilerince bu meselenin halledilmesi için ne gerekirse fazlasiyla yapilmisti. Hersey halledilmisti veya öyle zannediliyordu.

1. Dünya Savasinin ertesinde Ingilizlerin egemenligine, Güney Kürdistan Kürtleri seyh Mahmut Berzenci hareketiyle karsi çiktilarsa da basariya ulasamadilar. Ingilizlerin yardimiyla gelisen kapitalizm Araplarla sinirli kaldi. Güney Kürdistan, geri feodal yapisi içinde kalmaya devam etti. Suriye Kürdistan’inda benzeri ekonomik durumlar yasandi.
Büyük bir sarsinti geçiren Iran sahi Ingilizlerin yardimi ile Simko’nun isyanini fazla büyümeden bastirdi. Sahlik rejimi daha sonraki dönemlerde Sovyetlerin destegi ile l930’larda merkezi bir devletin konumunu güçlendirdi ve Kürdistan üzerindeki hakimiyetini saglamlastirdi.

Ikinci Dünya Savasi sonucunda, fasist güçlerin yenilmesi, sosyalizm ve demokrasi güçlerinin zaferle çikmasi, dünyada ulusal kurtulus hareketlerinin gelismesi için elverisli kosullar yaratti. Afrika, Asya ve Ortadogu’da ulusal kurtulus hareketleri basladi. Bir çok halk özgürlügüne kavustu. Klasik sömürgeci sistem tasfiye edici darbeler aldi. Klasik sömürgeciligin yerini yeni sömürgecilik, Ingiltere’nin yerini de ABD aldi.

Kürdistan’in tüm parçalari da bu yeni dönemden etkilendiler. Ingilizler Irak, Fransizlar Suriye’den çekilerek her iki parçada da yönetimi araplara devrettiler. Suriye Kürdistani’nda sinirli kapitalist gelisme ulusal bilinçlenmeye yol açti. Ulusal düsünceler Kürdistan’in bu parçasinda alabildigince gelisti. Irak Kürdistani’nda önce KDP ve daha sonra YNK kuruldu. Bu örgütlerin önderliginde Kürtler Irak Baas rejimine karsi inisli, çikisli bir mücadeleye giristiler. Ancak bu parçadaki mücadelenin egemen güçlerle olan isbirlikçi karekteri yüzünden pek çok ciddi yanlisliklara, ihanetlere girmekten kurtulamadilar. Daha sonraki dönemlerde de genis bir Bati destegine kavusmalari ve ellerine pek çok firsat geçmesine ragmen iktidari kalici olarak ellerine geiçremediler ve bu cografyadaki Kürtler Pek çok defa uluslararasi oyunlara kurban edildiler.

2.Dünya savasinda en büyük firsati Dogu Kürdistan denilen Iran Kürdistani yakaladi. Sahin Hitler yanlisi olmasi sebebi ve bazi baska sartlarin elverisli olmasi sebebiyle Kizil Ordu, Kürtleri destekleyerek Mahabat Kürt Cumhuriyeti’nin kurulmasina yardim etti. Kendi iç örgütlenmesini saglamaya vakit bile bulamadan bu cumhuriyet, Sovyetler Birligi’nin, Iran’la anlasip, destegini çekmesiyle kanli bir biçimde bastirildi. Iran rejimine karsi Kürtlerin muhalefeti 1950’lerden itibaren de kismen basarisiz olsa da sürdü.

Dünyadaki ve bu arada Kürdistan’daki bu degisimlerin etkileri Türkiye’ye de yansidi. Türkiye NATO’ya girerek yeni dünyada yerini aldi. Kapitalizmi pek çok kuraliyla benimsemek, durumunda kaldi.


Türk burjuvazisi devletin destegini arkasina aldi; Türkiye pazarinin tamamina açilmayi
hedefledi. Bir süre sonra bu siyasetin etkileri Kürdistan’da da hissedilmeye baslandi. Kürdistan’in rolü ucuz hammadde ihtiyacini karsilamadan öte olacakti. Kürdistan’a kapitalizmin girisiyle Kürdistan’daki ucuz isgücü degerlendirilecek, Kürdistan pazari Türk mallarina açilacakti. Bu politikalarin hayata geçmesiyle Kürdistan’daki ekonomik ve sosyal yapi hizli bir degisime ugradi. Kürdistan’da modern siniflarin nüveleri belirmeye basladi.Bu da ulusal kurtulus için elverisli kosullar olusmasi anlamina geliyordu. Egemen siniflari Türk burjuvazisiyle bütünlesme yoluna girerken, ezilen siniflar muhalefet etmeye basladi. Ciddi muhalefet, Sosyalizm ve dünyadaki ulusal kurtulus mücadelelerinden de etkilenen aydin gençlikten geldi. Kürt gençligi, Kürdistan’in sosyo ve ekonomik tahlilerini yaparak l970’li yillarda ulusal kurtulus için Türk sömürgeciligine karsi mücadeleye etmenin yollarini aramaya basladi. Yillarin mücadeleleri incelendi, Kürt toplumu incelendi, Türk hakim siniflarinin karekteri incelendi ve kurtulus ve özgürlesme yolunda teorinin pratige, pratigin de teoriye dönüstügü uzun bir yolun adi olan PKK kuruldu.

Bu birkaç sayfada özetlenen Kürdistan tarihi bize Kürtlerin genel tarihlerinin çok önemli benzerlikler tasidigini gösteriyor. Bu tarihin son 3000 yili belki söyle özetlenebilir;

Asya, Avrupa ve Afrika’daki yayilmaci güçlerin yayilma alanlari için basamak teskil eden bir cografyada bulunmasi, ipek ve baharat yollarinin üzerinde bulunmasi, yeralti madenleri bakimindan zengin olmasi, Ortadogu gibi bir çok dine ve uygarliga besiklik eden bir bölgede olmasi gibi etkenler; Kurdistan’in kaderini belirleyen etkenlerin baslicalari olmustur. Bu konum, Kürdistan’in, saldirilara açik ve belirli güçlerin tahakküm isteklerine muhatap olmasini ve uzun süreli isgallerle karsi karsiya kalmasini sagladi. Kürt toplumunun birçok gücün egemenliginde uzun sürelerle yasamak zorunda kalmasi, toplumun kendini toparlayabilecek, tekrar ayni amaçlar konusunda motive olmasina, örgütlenmesine yetecek ‘’rahat bir dönem’’ geçirmemesine yol açti; bu da Kürtlerin iç dinamiklerinin parçalanmasi, farkli siyasi ve dini ideolojilerin etkisinde kalmalari ve çogu zaman da birbirleriyle savasmalari gibi bir sonucu dogurdu. Bu da, ‘’bölünme, baskasina dayanma,birbiriyle savasma ve daha da küçük parçalara yeniden bölünme’’ den olusan uzun dönemli bir kisir döngünün meydana gelmesini beraberinde getirdi.

Ancak bunca bu isgal ve istilalara bunca baski, zulüm ve katliamlara karsin Kürtler direnerek varliklarini sürdürdüler. Bunca olumsuz gelismeye ragmen Kürtler asla basegmediler. Özgürlüklerinden vazgeçmediler. Hep isyan etmtiler, asla teslim olmadilar. Ovalarda savas kaybettiklerinde daga çikip düsmanlarina ordan bir daha cevap vermidiler. Bin yillarin yürüyüsüne kimse son noktayi koyamadi. Dillerini kültürlerini koruyup gelistirdiler, sayisiz esere bulusa imza atip, insanliga hediye ettiler. Dünyanin barbar güçlerine karsi kimliklerini korudular.

Son sözü her zaman Kürtler söyledi. Söylemeye devam ediyorlar, tüm esitsiz kosullara ragmen ve tarihlerinde hep oldugu gibi hiç dinlenmeden, özgürlüge olan tutkularindan hiç bir sey kaybetmeden. Hem de makus talihlerini tersine çevirerek, parçalardan birlige dogru giderek. Kürtler bitirildi zannedildi ama bir daha meydana çiktilar. ve Dersim’de, Agri’da Zilan’da yokedildiler ama bu sefer Fis Köyünde PKK’yle ortaya çiktilar.

1978, 27 Kasiminda kurulan Kürdistan Isçi Partisi (PKK) ’nin öncü kadrolari, Kürdistan’da örgütlenmenin ve ulusal-toplumsal anlamda ilerlemenin bütün yasal yollarinin tikandigina, sömürgecilige karsi silahli mücadele disinda bir yolla sonuç alinamayacagina ve Kürt halkinin sömürgecilik kosullarinda parçalanip yok edilmeye çalisilan kisiliginin ancak kararli bir direnisle yeniden kendi ifadesini bulacagina inandilar. Bu nedenle ideolojik hazirliktan sonra politik bir karar verilerek partilestiler. Kürdistan’da ortaya çikan ulusal-demokratik bir hareket olarak denebilir ki, trajedilerle dolu Kürt tarihinin gerçek bir sentezini olusturdular. PKK’nin yapisiyla diger örgütlerin yapisi arasindaki önemli farki mücadelele biçimleriyle de ortaya koydular. Yasam hakkinin ve ulusal kimligin bile reddedildigi bir ülkede legal yöntemlerle mücadele vermenin mümkün olmadigina inanan PKK, Kürt toplumunu yeniden diriltme, ayaga kaldirma ve yeniden insa etme basarisini Öcalan’in yasaminda da görülen inanilmaz bir mücadele azmi ve müthis bir pratikle ortaya koyabildi.

Kürt Devletleri

Tarihte Kürt devletleri

MAHABAD KÜRT CUMHURIYETI
1944 "Komela Jiyana Kurd " adiyla kurulan örgüt, 1945 yilinda Qadi Muhammed baskanliginda "Kurdistan Demokrat Partisini" kurar. Mahabatda dini ve siyasi sayginligi olan Kadi Muhammed, 21.01.1946 tarihinde Mahabadin en büyük camisinde parlemento hazirlik toplantisini yapar, 22.01.1946 tarihinde Carcira meydaninda Kürt cumhuriyetini ilan eder. Bütün Kürt ve asiret gruplarinin bulundugu bu tarihi toplantida, Kadi Muhammed Sovyetler birliginin maddi ve manevi destegine degindi gibi Azerbeycan halkinin dostlugunuda dile getirir. 11.02.1946 tarihinde parlementoda yemin ictikten sonra göreve baslar. 23.04.1946 da Kürt ve Azerbeycan hükümetleri arasinda dostluk imzalanir. Genc ve dinamik olan Kürt hükümetinde erkekler yer aldiklari gibi kadinlarda yer alir.

TARIHTE GUTILER

Zagros daglari ve Asagi Zap nehrinin kiyilarinda yasayan ve bu günkü Kürtlerin atalarindan biri olan Gutiler, M.Ô. 2700 yillarinda müstakil bir devlet kurar, Mezopotamya ve cevresindeki verimli top-raklara yerlesirler.
Mezopotamya kuzeyindeki Akad memleketlerini MÔ. 2649 yillarinda isgal edip tam iki asra yakin, Sümer ve Akadlari idare eden Gutiler, MÔ. 2400 yillarinda Lololarla birleserek güclü bir devlet kurar ve büyük bir medeniyeti gelistirirler. Tekrar Akatlara karsi yenik düsen Gotiler eki vatanlari olan Zagros daglarina cekilmek zorunda kalirlar ancak M.Ô. 2700 yillarin Asur Imparatoru 1.Salmanasarla kanli bir savasa giren Gotiler tarihi bir direnis ve basari gösterdiler.

Kürt ve Kürdistan Tarihi 1-90

LOLLOLAR KIMDIR ?

Lololar, eski tarihte Süleymaniye bölgesinde oturan büyük zagros halk toplulugundan biridir. Bu günkü Kürtlerin atalarindan olan lollolar, tarihin degis dönemlerinde, devletler kurmus, bagimsizlik ve özgürlüklerini sürdürmüs, ilim, sanat ve kültürde hayli ilerlemis, vatanlarini korumak icin komsulari olan Asur ve akatlarla bir cok savaslara girmislerdir. Zehave b¨¨olgesinde kesf edilen milattan önce 2800yillarinda Lolo kraligi dönemine ait olan bir antik levhaya göre Halman (bu günkü Hilvan) bölesiyle Zehave bölgesi o dönemlerde lollo kraligina bagliydi. Lololarin devleti, Süleymaniye, Sêxan, Zehav, Sehrizor ve Kerküke kadar genis bir sinir vardi. Devletin baskenti Zimri sehriydi.

Dogu Tarihi 186 / Kürdistan Tarihi-2/83

LOLLO DEVLETI

Lollolarin kurduklari devlet, yaklasik bin yil devam ettikten sonra milattan 18.yüzyilda Akad krali Naram-sin´in saldirisina ugrar ve Akatlarin yönetimine gecer. Gotilerin Akat topraklarini isgal hareketi sirasinda, lollolar, tekrar bagimsizliklarini kavusurlar ve Gotilerle iyi dostluk iliskilerini kurarlar. Milattan önce 10. yüzyilda Asurlarin saldirilarina maruz kalan Lollo krali (Amixa) Süleymaniye yakininda bulunan "Pirmigro" kalesine kacmak zorunda kalir ve baskent Zimri kenti, Asurilerin denetimine girer. Sonra Asurlarin kendi aralarindaki anlasmazliklarindan ötürü Lollo bölgesi bir cok huzursuzluk, baskaldiri ve kavgalara sahne olur. Bu durum Asur hükümetin yikilis ve Med Imparatorlugunun kurulusuna kadar devam eder.

Kurdistan tarihi cilt -1 /85

SEDDADI KÛRT DEVLETI

Miladi 951 Hicri 340 yilinda Eran bölgesinde Kürt Seddadi ogullari tarafindan kurulan bu devlet, Islam döneminde kurulan Kürt devletlerinin en uzun ömürlüsü ve en kuvetlilerinden biridir. Nahcivan, Gence, Tiflis, Demirkapi, Karabag, Ani, Duvin gibi bölgenin büyük kentlerini icine alan bu devletin sinirlari bir ara Malatyaya kadar uzanir. O tarihte güneyinde Mervani Kürt devleti de vardi.
Azarbaycan hükümdari Salarmerzubanin esir düsmesi üzerine bölgede bagimsizlik ilan eden Seddadin oglu Muhammedin Gence kentinde tahta oturmasiyla kurulan ve on dört kürt hükümdari tarafindan yönetilen bu devlet, her ne kadar Selcuklu sultani Meliksahin bölgeye 1075 yilinda girmeyisle sona ermissede bölgenin bazi yöreleri Gence kenti gibi miladi 1091 tarihine kadar bu süllalenin egemenligi altinda kalmistir.

Kürt ve Kürdistan tarihi cilt 2/94

HASNEVI KÜRT DEVLETi

Islamiyetten sonra kurulan Kürt devletlerinden biriside Hasnevi Kürt devletidir. Bu devletin temeli, Hicri 330 yilinda berzekan asiret reisi Hüseyin aganin eliyle atilir. Bütün hemedan bölgesini icine alan bu devlet, kurucusu Hüseyin aganin vefatiyla dirayetli olan oglu Hasan veyhin denetimine gecer. Babasindan sonra hükümeti cok iyi yöneten Hasan veyh, halkin.

Sevgisini kazanir ve devlete de isimini veriri. Günden güne güclenen bu devlet, Nehavent, Semgan ve Dinur kentleriyle bazi Azarbaycan sehirlerini de icine alir. Devletin baskenti, Hasan veyh tarafindan kurulan Sermac sehri idi. Dirayetli devlet reisi Hasan veyh, Hicri 369 yilinda Sermac kentinde vefat eder.

MITANILER

Tarihci Spayirzere göre Mitaniler Ari irkina mensup ve Kürtlerin ecdatlarindan, Zagros toplulugunun bir bölümünü teskil eden Subarilerin bir koludur. Daha dogrusu yönetici tabakasinin adidir. M.Ô. 16. yüzyillarinda cok güclü ve otoriter bir hükümet kuran Mitaniler Süriye, Amuriye, Asur memleketiyle Kurdistanin Kerkük bölgesine kadar olan topraklara hüketmislerdir. Dönemin 4 büyük devletlerinden (Misir, Hayis, Kasi, Mitani) biri olan bu hükümetin baskenti Vassogani kentiydi. Mitanilerden Xanikalbat sülalesi Asuri memleketinin bir bölümünde Nusaybin kentinde müstakil bir hükümet kururlar. Sonra yavas yavas Asurilerin saldirilarina ugrayan Mitani hükümetleri kiral Asur Nasir Pal döneminde temamen Asurilerin eline gecer ve sona erer.

MERVANI KÜRT DEVLETI

Bu devletin kurucusu Hamidiyan kürt asiretinin reisi Dostik aganin oglu Bazdir, Baz, ilkin etrafina topladigi savascilarla Ercis sehrini ele gecirir, sonra sirayla Calderan, Malazgirt, Farkin, ve Diyarbakir´i denetimine alir, otoritesini yerlestirdikten sonra hicri 350 yilinda Diyarbakir merkezinde Mervani Kürt devletini kurar. Günden güne genisliyen bu devlet, Musula hüküm eden Hamidan ogullarina karsi girisilen savasta devlet baskani Baz´in bir at´tan baska bir at´aatlarken yere düsüp belinin kirilmasi ve dusmanin eline gecip sehit düsmesiyle, hicri 380 yilinda sona erer.

Ibnul esir el Kamil 7/443-1/13




GOR DEVELTi

Harzemsahlar 1214´te Kürt Gor devletinin baskenti Firuzkuk´u ele gecirerek bu devletin egemenligine son verdiler. Gor devleti, Seyfuddin Suri tarafindan 1148 yilinda Kuzeydogu Iran´da kuruldu. 1148´e kadar Selcuklu devletine bagli bir beylik olarak varligini sürdüren Kürt Gor asireti, Seyfuddin Suri´nin beyligin basina gecmesi ile bu tarihte bagimsizligini ilan etti. Suri, devlet sinirlerini kisa bir süre icinde genisletti. Selcuklular ve Oguzlarla sürekli catisma halinde bulunan Gor hükümdari Giyasuddin, büyük bir saldiri baslatarak (1173) kademeli olarak Gazne, Herat, Multan, Uccah, Siudi, Esaver, Debut ve Lahor sehirlerini aldi ve Gazneli sultan Mahmud hanedanligindan arta kalanlari tamamen artadan kaldirip kardesi Muiziddin´i Gaznelilerin varsi ilan etti. Muiziddin 1192´de Kuzey Hindistan ve Bengal´i fethetti. Kutbeddin, Aybek adli kumandanini Delhi´ye genel vali tayin etti. Giyasuddin´in 1202´de Sultan Muiziddin´in bir suikast sonucu 1206´da ölmesi üzerine devlet yönetimi zayifladi, hanedanlik parcalandi. Hükümdar Giyasuddin Mahmud´un da 1212´de öldürulmesinden sonra yerine gecen oglu Bahaüddin, yogun saldirilara fazla direnemedi. Gor devletinin egemenliginde bulunan bircok sehir, bölgenin ticaret merkezleri sayiliyordu. Hükümdar Giyasuddin´in Herat´ta yaptirdii Esler Camii, Islam mimari eserlerinde yeniligi temsil etti. Kutbeddin´nin Delhi´de yaptirdigi Cuma Camii ilk Islami eser özelligini tasir.

ALAMUT ZIYAR´i DEVLETi

Ziyar devleti 1011 yilinda Alamut devletinin kurucusu Hasan El Sabah tarafindan yikildi. Ziyar devleti, kürt Dailam asiretine mensup Ziyar´i oglu Merdavic tarafindan 930´da Kürt yurdunun kuzeyinde kuruldu. Egemenlik alani Taberistan ve Cürcan´i da icine alarak güneyde Isfahan´a, batida El Cezire ve Irak´a, kuzeyde Kafkaslar´a kadar uzaniyirdu. Dailam asireti, 9. yüzyilin sonlarina dogru, Abbasi halifeligi döneminde Müslüman oldu. Hazar Gölünün güneybati kesiminde yasayan bu asiret, büyük bir askeri güce sahipti. Varligini 141.yil sürdürebilen bu devlet, 8 hükümdar tarafindan yönetildi. Eski edebi eserler arasinda yer alan "Kábusname " bu dönemde, Ziyarlarin son emiri Keykawes´in amcasi tarafindan yazildi.

HAMDANi DEVLETi

Kürt Hamdani devleti 1039´da Arap Okayli devleti tarafindan yikildi. Hamdani devleti, Seyh El Dewle tarafindan 944 yilinda Halep bölgesinde kuruldu. Bu tarihe kadar Musul merkezi Büyük Hamdani devletinin bir parcasi´idi. Söz konusu tarihde bagimsizligini ilan eden Seyh el Dewle, Halep´i merkez secti. Yukari Mezopotamya ´yi hakimiyeti altina almaya calisan Bizans Kral Romans´la Urfa´da yapilan savasta zafer kazanan Seyh El Dewle , Suriye ve Yukari Mezopotamya´nin büyük bir egemen oldu. Bagimsizligini 95 yil koruyabilen bu devlet. Harput Kürt asiretlerinin saldirilari sonucu bir hayli zayifladi ve sonucta Araplar, bu devletin egemenligine son verdi. Bu devletin, sinirlari ve süresi icinde El Mutanabbi, Ebu Firaz ve El Farabi gibi önemli sair ve bilim adamlari yetisti.

Büveyhogullari devleti

Kürt Büveyhogullari devleti, 1050´de Selcuklu Sultani Tugrul Bey tarafindan yikildi. Büveyhogullari devleti 934 yilinda Ali Hasan ve Hüseyin Ahmet kardesler tarafinda Güneybati Iran´da kuruldu. Deylem Daglarinda yasayan Bercenkiaver Kürt asiretine mensup üc kardes kisa bir süre icinde devletin egemenlik alanini güneyde Isfahan- Siraz, kuzeyde ise Hamedan´akadar genislettiler. Babalari ebu Suce Büveyh´ten dolayi devleti "Büveyhogullari devleti" denildi. Abbasi Halifesi Halife Kahir Billah, bu devletin egemenligini tanimak zorunda kaldi. Sürekli ic ve dis catismalarla ugrastigi icin kültür ve sanat bu devlet sinirlari icinde fazla gelismedi. Yalniz Abudüd devletinin hükümdarligi sirasinda pek cok cami, hastane, imarathane, yollar ve kuyular yapildi. Mogol istilalari sirasinda bu bölgelerde her sey yakilip yikildigi icin bu devlet hakkinda daha ayrintili bilgi bulunmamaktadir.

Hasanveyh devleti

Son hükümdari Ebul Mansur´un ölümü ile icerden bir hayli zayiflanmis olan hasanveyh devleti 1121´de kendiliginden dagildi. Bu devletin hükümranlik dönemi toplam olarak 171 yil sürdü. Devlet, Barzikan- Baruni asireti lideri Hasanveyh bin Hüseyin tarafindan 959 yilinda kuruldu. Egemenlik sahasi Sehrezor, Dinaver, Hamedan ve Nihavend bölgeleriydi. Devletin baskenti, Bisulun Dagi´nin güneyine düsen Sermac sehri id. Hasanveyh´in 979 yilinda ölmesi üzerine, yerine oglu bedir gecti. Devletin sinirlari Bedir döneminde Ahvaz, Huristan, Berucerd ve Esadabad´in katilmasi ile genisledi. Bedir´e Abbasi halifesi tarafindan "Nasruddin" unvani verildi. Bedir 1015 yilinda öldïrülünce yerine oglu Hilal gecti. Hilal da ölünce yerini oglu Tahir aldi. Hasanveyh hanedanligi Tahir´in ölümü üzerine gücünü yitirdi. Baruni asiretinin basina Iyarlar gecti. Iyarlar dönemi 989 yilinda baslamak üzerine 130 yil sürdü.

Eyyubi hanedanligi devleti

Selahaddin Eyyubi´nn 4 Mart 1193´te Sam´da ölmezi üzerine Kürt Eyyubi Imparatorlugu ayni yil parcalandi. Eyyubi Imparatorlugu, Selahaddin Eyyubi tarafindan Mayis 1175´te kuruldu. Cik iyi bir dini ve askeri egitim alan Selahaddin, 1165 yilinda Misir´avezir secildi. Yönetimin cesitli kademelerine yakin akrabalarini yerlestiren Selahaddin Misir´daki durumunu saglamlastirdi. Fransiz ve Bizans ordularinin müsterek saldirilarina karsi büyük basarilar elde eden Selahaddin, Islam dünyasinda kendisini büyük sempati duyulan, tam anlami ile güclü bir vezir ve önder durumuna geldi. 10 Aralik 1171´de, varligini 200 yil sürdurmüs olan Misir Fatimi halifeligine son verdi. Kardesi Turan Sah yönetimdeki bir orduyla kisa bir süre icerisinde Hicaz, Yemen, Aden ve Mekke´yi aldi. Eyyubilerin buralardaki hakimiyeti 50 yildan fazla sürdü. Suriye Krali Nureddin´in 13 Mayiz 1174´te ölmesi üzerine Selahaddin bir ordu ile Suriye´yi dönerek orayida hakimiyeti altina aldi. Bagdat´taki Abbasi halifesi, Mayis 1174´te Selahaddin Eyyubi´nin kralligini kabul ederk fethettigi topraklardaki otorutesini tanidi. Musul sehrini de alarak Musul Atabeklerine son veren Selahaddin, ülkesinin sinirlarini Firat Nehri´ne kadar genisletti. Yukari Mezopotamya´daki kücük beylikleri de hakimiyeti altina alan Eyyubi Imparatorlugu´nun sinirlari doguda Dicle Nehri´ne, kuzeyde Ermenistan hudutlarina, güneyde Yemen´e, batida ise Tunus´a dayaniyordu. 1187´de ku¨dus sehrini Hiristiyanlarin elinden aldi ve bu, Islam dünyasinda ona büyük bir sayginlik kazandirdi. Islam´in Sünni ögretisiyle yetisen Selahhadin, kurdugu devletin resmi mezhebinin de Sünni oldugunu ilan etti. Dinde yaptigi reformlardan dolatyi, adi Yusuf iken, dini islah eden anlaminda "Selahhadin " olarak degistirildi. Eyyubiler döneminde pek cok Kürt yazar, sair, bilim adami ve aydin yetisti. Izzeddin Ali, Mecdeddin Ebu saadet, Ibnul Esir el Cezeri ( Nasrullah ) bunlardan birkacidir.

Alamut devleti

Alamut Kürt devleti Mogol Hükümdari Hulagu Han tarafindan 1256´da yikilarak ortadan kaldirildi. Alamut dvleti Hasan El Sabah tarafindan 1011´de kuruldu. Hasan El Sabah, Ismailiye mezhebi dini ögretisi temelinde güclü bir örgütlenme yaratip, Kürt asiretlerini harekete gecirecek bir ic ayaklamayla Ziyar devletine son verdikten sonra, ayni topraklarda dini esaslara dayali bu devleti kurdu. Bagimsiz varligini 179 yil sürdüren bu devlet, 8 hükümdar tarafindan yönetildi. Devletin son hükümdari olan Hür Sah, Mogollar tarafindan idam edildi. 1124 yilinda ölen, etkileyici dini ilder ve basarili bir devlet yöneticisi olan Hasan El Sbah icin Marko Polo söyle diyor: " Bu kisi yüksek daglik bölgede bir sevgi cenneti kurdu. Cok zengin bir hazineye sahip idi. Kurmus oldugu bu cnnet nedeniyle Islamiyet icerisinde kisa zamanda genis bir taraftar kitlesi buldu. Islam ülkelerinin her tarafindan binlerce genc, bu cennete girmek icin akin ediyordu."

About Me

Kurdistan, Kurdistan
Turkiye denen uydurma ve alcak devletin yeryuzu cografyasindan silinip yok olmasi lazim.